Dünyanın en önemli coğrafyasında binlerce yıllık geçmişiyle egemen bir devlet olarak yaşayan ve sonsuza kadar da yaşatılacak olan Türkiye Cumhuriyeti, zaman zaman ricat dönemi yaşasalar da emperyalist güç odaklarının hayallerini süslemeye devam ediyor.

Ulusal Kurtuluş Savaşının üzerinden bir asır geçmiş olmasına rağmen, kin ve intikam duygularının esaretine mahkûm kalmış bu güç odaklarının her an farklı bir projeyle ortaya çıkmaları, ülkemizi içeriden ve dışarıdan bir kargaşanın içerisine sürükleme gayretinde olmaları artık yadırgamadığımız olağan durum olarak görülmelidir.

Esasen Cumhuriyetin ilânından bu yana süren ve son kırk yıldır on binlerce insanımızın hayatına, milyarlarca lira ekonomik yıkıma yol açmış teröre karşı bölgedeki terör örgütleriyle müttefikliğini ilân eden Amerika ve Rusya ile başta İngiltere ve Yunanistan olmak üzere, altında imzası olan diğer devletler 97 yıl önce imzaladıkları metni bir kez daha okumalıdırlar.

Son günlerde güneyimizde yaratılan sorunlarla sırtımızı yere getiremeyenlerin bu kez gerek Libya’da darbecileri destekleyerek, gerekse Ermenistan’ın bir oldu-bitti yaratma girişimlerine sessiz kalarak, hatta Yunanistan’ın Ege ve Kıbrıs hayallerini el altından besleyerek yeni bir süreç başlatmaya çalışmalarının hayırlı sonuçlar yaratmayacağını bilmelerini dilerim.

97 yıl önce şehitlerimizin kanlarıyla çizilmiş bu sınırları bugün değiştirmeyi hayal edenler ve onlarla siyasi ikballerini birleştirenler, büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün tanımladığı gibi bu antlaşmanın “Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı sanılmış, büyük bir suikastin sonuçsuz kaldığını ifade eden belge” olduğunu akıllarından çıkarmamalıdır.

Lozan Antlaşmasının 97. yılında inançlı, kararlı, milliyetçi ve vatansever Demokratik Solcular olarak ECEVİT öğretisinden aldığımız güçle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalması, tam bağımsız Türkiye hedefimizin gerçekleşmesi için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.