CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanlığı'nın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne "özel teftiş" kararının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek, "Saray'daki Şahıs, bu aralar yine bir haller oldu sana. İstanbul'da bir şeylere zemin mi oluşturuyorsun? Sen seçimden kaçan birisin, fazla heyecanlanma!" dedi.


CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşım şöyle:"Saray'daki Şahıs, bu aralar yine bir haller oldu sana. İstanbul'da bir şeylere zemin mi oluşturuyorsun? 5 kişilik amigo takımına güvenme, bu milletin canını yakacak kadar cesareti olanın sonuçlarına katlanacak kadar da gücü olmalı… Sen seçimden kaçan birisin, fazla heyecanlanma!"Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'li 11 Büyükşehir Belediye Başkanı ile Genel Merkezi'nde bir araya geldi. CHP lideri Kılıçdaroğlu'na Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun eşlik etti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un "İBB'ye özel teftiş başlatılması" üzerine yaptığı açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:


NE BİR BELGE GÖNDERDİ NE DE EN UFAK BİR ÇALIŞMA YAPTI


Bugün, istifa etmesi gereken bir İçişleri Bakanı ile karşı karşıyayız. Sürecin sorumlusu kendisiyken, kendi görev ve sorumluluklarını farklı şekilde atfeden, saraya yaranmak, kendini kurtarmak için çeşitli çalışmalar içerisinde olan bir bakanla karşı karşıyayız. Kendisi Meclis konuşmasında ifade etti, bu suçlamaları yaptı. 557 kişiden bahsetti. O gün bugündür bize göndereceğini söylediği belgeleri ulaştırmadı. Kendisi 84 milyonun gözünün içine baka baka ben size bu belgeleri göndereceğim, siz de öğreneceksiniz dedi. O tarihten bu yana ne bir belge gönderdi ne de en ufak bir çalışma yaptı.


BÜTÜN BUNLARIN SORUMLUSU KENDİSİDİR


Dün oldukça Erdoğan’ı kızdırmış olsa gerek ki İstanbul’daki toplantıdan sonra alelacele hemen bir tweetle soruşturma başlattığını açıkladı. Bu ne devlet adabına ne de devlet geleneğine uyar. İçişleri Bakanı, her zaman söylediğimiz gibi o koltukta oturması züldür. Bütün bunların sorumlusu kendisidir. Belediyenin istihbaratı, emniyeti mi var? Sonuçta bu görevi yapacak olan İçişleri Bakanlığı. Kaldı ki belediyeye girişlerde bu iyi hal kağıdını veren de Adalet Bakanlığı. Sorumlusu onlar.


BİZİM HESAP VEREMEYECEĞİMİZ HİÇBİR ŞEY YOK


Saraydaki şahsın, bu aralar dertleri depreşti herhalde. Hala 31 Mart Seçimleri’ni içine sindiremedi. Hala o seçim hazımsızlığını her ortamda taşıyor. Farklı farklı gayretler içerisinde ama ne yaparsa yapsın başaramayacak. Belediyelerimiz sürekli, her gün teftiş ediliyor. Bizim namuslu müfettişlerle ilgili hiçbir sorunumuz yok. Görevini yapan, devlet memuru olan, gerçekten namuslu müfettişler geldiği takdirde bizim hesap veremeyeceğimiz hiçbir şey yok.”

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:


“TEFTİŞ EDİLMEKLE HİÇBİR SORUNUMUZ YOK


27 Aralık, Atamızın Ankara’ya gelişinin yıl dönümünde Mansur Başkan’ımın ev sahipliğinde bütün belediye başkanlarımızla burada olmanın gururu yaşıyoruz. Bu toplantımız da hayırlara vesile olsun. Sayın İçişleri Bakanı’nın ifadeleriyle ilgili şunu söyleyeyim. Teftiş doğaldır, belediyeler olarak, CHP’li belediyeler olarak teftiş edilmekle ilgili hiçbir sorunumuz yoktur. Belediyelerimiz teftiş edilmiştir, edilmektedir ve edilecektir. Gelen her müfettişimizi de nasıl saygın bir biçimde karşıladığımızı, ağırladığımızı; görevlerini bağımsız şekliyle yapmaları için onlara nasıl imkanlar sunduğumuzu en iyi kıymetli, saygın müfettişlerimiz bilirler. Bu bağlamda hiçbir sorunumuz yok.


DEVLET ADABINI UYGUN, NE YAPACAĞINI BİLEREK HAREKET ETTİK


Sayın İçişleri Bakanı’nın terörle mücadelesini biz ona öğretecek değiliz. Fakat yanlış giden birtakım hususları aktarmak isterim. İçişleri Bakanlığı’nda oturan zat, 12 Aralık günü TBMM’de konuşma yaptı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde tam 557 terörist olduğunu iddia etti. Bir gün önce yaptığı konuşmada da Türkiye’de toplam terörist sayısının 160 olduğunu söylemişti. Her verisi yanlış olan sayın Bakan’a dair şunu hatırlatmak isterim. 12 Aralık’ta bu konuşmayı yapmıştı. Dün akşam itibariyle tam iki hafta üstünden geçti. Bu 15 gün boyunca İçişleri Bakanlığı ne yaptı, biz ne yaptık? Yaptığı hususlarla ilgili ben hiçbir şey duymadım, hiçbir yazı almadım. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak ve belediye başkanı olarak bir kısım işlemler başlattık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak devlet adabına uygun bir biçimde bu beyanı ciddiye alarak 15 Aralık’ta benim olurumla teftiş kurulunda bir araştırma ve gerekiyorsa da bir soruşturmaya izin verdim. O gün itibariyle bu çalışmayı başlatmış olduk. Bu (elinde evrak göstererek) benim soruşturmaya dair verdiğim iznin belgesidir. Dolasıyla, ortaya atılan ihbarı biz kurumsal olarak devlet adabını uygun, ne yapacağını bilerek hareket ettik.


DEVLETİN TWİTTER’DAN BİR SORUŞTURMA İZNİ VEREREK BAŞLATMASINI İLK DEFA ŞAHİT OLUYORUM


Aynı tarihte ise İçişleri Bakanlığı’na yazı yazdık. Bizzat kendim, Bakanlığa ve sayın Bakan’ın kendisine yazı yazdık, bilgi istedik. Bakanlığa, bize bu konuda bilgi verin, kimdir bunlar, liste verin, biz de gereğini yapalım. Bir terörist ile ilgili tespitiniz varsa, terörist diyorsa bir Bakanlık, bunu ciddiye almalıyız. Ciddiye alınmalı mı, alınmamalı onu zaman içinde kamuoyu takdir edecek. Bakanlık buna cevap vermedi. Uyuyan Bakanlık, dün saat 20.00 itibariyle bu uykudan uyanıp tweet attı. Tweet atarak hakkımızda bir soruşturma izni işlemini başlattığını duyurdu. Ben açıkçası devletin Twitter’dan bir soruşturma izni vererek başlatmasını ilk defa şahit oluyorum. Bu teftişin başlatma şekli böyle olmaz. Demek ki 15 gün sonra bir tweet ile böyle bir süreci başlatmak aklına geldi. Acaba neden? Sayın Cumhurbaşkanı, Pazar günü konuştu. İstanbul’da danışma kurulunda konuştu. İstanbul ile ilgili mesajlar verdi, içi siyaset dolu mesajlar verdi. Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından sayın Bakan her zamanki gibi bir rol kapma çabasıyla ortaya çıktı. Böyle bir açıklama yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, 86 bin çalışanı olan bir belediye başkanı olarak bu açıklamayı kınıyorum. İçişleri Bakanlığı’nın açıklaması böyle. Terör örgütlerinin kalın puntolu, kırmızı harfle reklamını yapan bir bakanlık. Kendi resmi hesabından terör örgütlerinin reklamını yapan bir bakanlık. Bu açıklama biçimini de devlet adabına uygun olmadığını, bu şekilde atılan adımı kınıyorum.


TERÖRİSTSE, NETLEŞMİŞSE, TUT KULAĞINDAN GÖTÜR AT HAPSE


Hangi biriniz, sayı ile tespit yapıldıktan sonra bir Bakanlığın teftiş başlattığını duydunuz. Bir sayı ile tespit yapıyorsunuz. Bu tespiti yaptıktan sonra Bakanlık olarak bir kurum hakkında teftiş başlatıyorsunuz. Sayı veriyorsunuz, bunlar terörist diyorsunuz, hükümde bulunuyorsunuz, sonra teftiş başlatıyorsunuz. Açıkçası, ne teftişi, teröristse, netleşmişse, tut kulağından götür at hapse. Böyle bir sürecin uygulanması akıllara zarar. 557 terörist tespit ettim diyorsun ve teftiş başlatıyorsun. Açıkçası bu işin prosedürü bellidir. Siyasetin ve siyaset aklının hatta kendi siyaset kulvarındaki şahsi çıkarlarının devlet adabının ve bir bakanlık kültürünün işleyişinin önüne geçtiğini net olarak bu davranışta görüyoruz.


SORUŞTURMA AÇILMASI GEREKEN BİR BAŞKA YERİN İÇİŞLERİ BAKANLIĞI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM


İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde, iştiraklerinde bir kişinin işe girme ile ilgili prosedürleri bellidir. Size bir kişi başvuru yapar, siz bu başvurulardan size uygun olan kişiyi tespit edersiniz. Eğer almaya karar vermişseniz ondan birtakım belgeler istersiniz. Bu belgeler içerisinde adli sicil kaydı vardır. Adli sicil kaydı istediğiniz kişi de gider Adalet Bakanlığı’ndan alır. O zaman İçişleri Bakanı yanlış yere soruşturma açıyor. Soruşturma açması gereken yer Adalet Bakanlığı. Biz çünkü işe aldığımız her çalışanın adli sicil kaydını isteriz. Temiz kağıdını alırsak da işe giriş işlemini başlatırız. Bence bir başka soruşturma açılması gereken yer de bu 557 teröristi her ne kadar bir gün önce 160 deyip, bir gün sonra 557 teröristi, herhangi bir işlem yapmıyor, o 557 teröristi tutuklamıyorsa bir başka soruşturma açılması gereken yerin de İçişleri Bakanlığı olduğunu düşünüyorum. Hatta bakanın kendisinin olduğunu düşünüyorum. Bu sürece bu şekilde yaklaşım gösterdiği için. Açıkçası ben bu denli risk taşıyan, güvenliği bu kadar riske taşıdığını gördüğü bir İçişleri Bakanı ile ilgili işlem başlatmıyorsa da bir vatandaş olarak sayın Cumhurbaşkanı’nı bu anlamda göreve davet ediyorum.


DUYGULARIMIZI SORGULAYACAK KİŞİ HENÜZ DOĞMADI BU TOPRAKLARDA


Bizim verilemeyecek hiçbir hesabımız yoktur. Hele hele vatanperverliğimizi, millete, bayrağa olan duygularımızı, geçmişimize, Cumhuriyet’e olan duygularımızı sorgulayacak kişi henüz doğmadı bu topraklarda. Vatanseverliğimizle görevlerimizi yapıyoruz.


RAKİBİM LEHİNDE CEZAEVİNDEN RİCA EDİLEN MEKTUP, UTANILACAK BİR MEKTUPTUR


Yılmaz Büyükerşen Ağabey’ime dedim ki ‘mektup yazmak ne zamandan beri ayıp oldu bu topraklarda.’ Dedi ki ‘kalem arkadaşlığı iyidir.’ Yani yanlış bilgilerle konuşan ne yazık ki aldatılan bir Cumhurbaşkanımız var. Büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin çok kıymetli makamını, saygıdeğer Cumhurbaşkanlığı makamının yanlış şeyler söylemesini istemediğim için kendilerini bilgilendirmek zorunda hissettim. Ben ilk defa da mektup yazmıyorum. Tarihe not düşmeyi severim. Yanlış yapıldığında uyarmayı severim. Resmi kayda da bunu sokarım. Devletin hafızasında kalması gereken hususlardır bunlar. Sayın Cumhurbaşkanı, eğer utanılacak bir mektup arıyorsa, ben hatırlatayım, 31 Mart Seçimleri’nde rakibim lehinde cezaevinden rica edilen mektup, utanılacak bir mektuptur. Benim mektubum hiç utanılacak bir mektup değildir. 16 milyon insan adına, kendilerini uyaran ve yanlış cümleler kurmasını engellemeye dönük bir uyarı mektuptur. Bundan sonra da yazmaya devam edeceğim.”
İmamoğlu, ayrıca; Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili soruya şu yanıtı verdi:


“Bizim az önce tam olarak ne dediğimize odaklanın. Bunlar boş konular. Bizim az önce tam olarak ne dediğimize odaklanın. Kamuoyunun işi, şu anda insanları bölmeye ve insanları parçalamaya, sokakta gezen insanları terörist ilan etmeye dönük bir yönetimle muhatap. Bunlarla karşı karşıya. Birinci gündemimiz bu. İkinci gündemimiz, ülkenin yoksulluğu, büyük sıkıntı içinde oluşu. Genel Başkanımızın bizimle olan gündemi de ‘siz ne yapın ne edeni bu ülkenin bu yoksul süreçten sıyrılması, bu zor günleri atlatması hususunda fedakarlıkla onlara destek olacak yöntemler, metotlar bulun. Bizim gündemimiz bu.”
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ise Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 102'nci yıl dönümünde CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanları olarak başkentte toplantı yapacaklarını vurgularken, şunları söyledi: 


“ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİYLE İLGİLİ SERGİLENEN BİR OYUNU BİRLİKTE İZLEYECEĞİZ”


“CHP’li 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bazen her ay, bazen 45 günde bir çeşitli kentlerde buluşarak yaptığımız çalışmalarla ilgili birbirimizi bilgilendirme, aynı zamanda dayanışma göstermek ve daha sonra yapacağımız faaliyetlerle ilgili karşılıklı görüş alışverişi yapıyoruz. En son toplandığımız Hatay’da, 27 Aralık günü Ankara’da toplanmayı kararlaştırmıştık. Bugün, Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümü. Bu nedenle bizler de bugünü özel seçerek Ankara ziyareti için hem Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıkıp kendisine yolunda olduğumuzu ifade edelim. Aynı zamanda yaptığımız çalışmaları paylaşma nedeniyle bugün burada toplanmış olduk. Biraz sonra Anıtkabir’e ziyaretimizi yapacağız. Akşam da Kızılcagün ile ilgili Atatürk’ün Ankara’ya gelişiyle ilgili sergilenen bir oyunu birlikte izleyeceğiz.
Bildiğiniz gibi yeni gündemler ortaya çıkmaya başladı. Bu gündemlerle ilgili mutlaka sorularınız olacak. Muhatapları da cevap verecek ama bizler de bu akşam toplantı sonunda veya en geç yarın bu konularla ilgili 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak ortak kararlılığımızı gösteren bir açıklama yapacağız.”