Bursa’nın adı, ne acıdır ki, rantsal dönüşümlerle anılıyor. Yönetenlerin, Bursa kamuoyuna Alay-ı Vala ile duyurduğu kentsel dönüşüm; çok geçmeden Yıldırım’da elde patladı, Osmangazi’de herkesi utandıran bir ucubeye dönüştü, Nilüfer’de ise dikey mimari rezaletlerine yol açtı. Kelimenin tam anlamıyla içinden çıkılmaz bir duruma getirilen ve adı çoktan rantsal dönüşüme çıkan kentsel dönüşüm konusunda, Bursa’da çok büyük mağduriyetler yaşanıyor. İşte bunlardan birine de maalesef Akpınar Mahallesi’nin 1050 Konutlar semtinde tanık oluyoruz. Buradaki tam tamına 2290 hak sahibinin gözünün içine baka baka haksızlığa, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe imza atılıyor. Üstelik, bu haksızlık; kendi evlerini planlayabilmek için Kentsel Dönüşüm Derneği kuran ve kamuya hiç yük olmayacak biçimde çözüm arayan Akpınarlılar’ın son derece makul talepleri yok sayılarak yapılıyor.” HANGİ HESABIN PEŞİNDESİNİZ? “Şimdi biz buradan Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum ve Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a soruyoruz: Akpınarlılar’ın sizlere sunduğu dört dörtlük çözüm önerisinde sizi rahatsız eden nedir? Nüfus yoğunluk artışı olmadan, fazladan tek bir daire yapılmadan ve sadece mevcut 2290 hak sahibinin yararlanacak olması mıdır sizi rahatsız eden? Yoksa, bir metrekare bile kamu parseline ihtiyaç duyulmadan, üstelik yeşil alanlar da korunarak, kaldı ki, 33 dönüm araziden de feragat edilerek bir çözüm önerisinin getirilmiş olması mıdır? Hayata geçmesi halinde, Bursa'nın planlı dönüşümünü tetikleyecek nitelikte bir cazibe merkezi oluşturacak olması ile Akademik Odalardan tam destek alınarak, plan iptal davalarının açılmayacağının taahhüt edilmesi de mi sizi tatmin etmedi? Hak sahiplerinden tek kuruş almadan yapılabilmesi için gelir getirici parseller oluşturularak oluşturulacak projenin, kendi kendini finanse edebileceğinin savunulmasının neresi yanlış? İnsanların evlerinin bulunduğu arazinin arsa birim fiyatı değerlendiyse şayet, bundan bizzat kendilerinin yararlanmasının neyini eleştiriyorsunuz?” AKTAŞ ÖZÜR DİLEMELİDİR. “Bir Büyükşehir Belediye Başkanı, hakkını, hukukunu korumakla mükellef olduğu insanlardan ‘bunlar’ diyerek bahsetmesi ve kendi vatandaşını, kendi evlerinden rant elde etmeye çalışmakla suçlaması, tek kelimeyle abesle iştigaldir. Bu nedenle Alinur Aktaş, Akpınarlılar’dan özür dilemelidir. Sormaya devam edelim: 429 dönüm araziyi ilgilendiren çözüm önerisinin, Bakanlığın belirtmiş olduğu 1,5 emsal değerinin de altında olması da mi sizler için bir şey ifade etmedi? Hak sahiplerinin kahir ekseriyeti tarafından kabul gören çözüm önerisinin, bölge halkının çoğundan da tam destek almasını hangi hakla yok farz ediyorsunuz? Zaten hayatını güçlükle idame ettiren, evine ekmek götürme derdindeki dar gelirli vatandaşa; hane başı 120-150 bin TL ödemeleri gerektiğini belirterek, başka bir projeyi dayatmaktaki gerçek amacınız nedir? Çıkarın dilinizin altındaki baklayı. Yoksa bu kez bölgedeki yaklaşık 300 dönümlük yeşil alana mı el koymak bütün amacınız? Bu iktidar döneminde Bursa’yı parsel parsel yandaş müteahhitlere peşkeş çekmeniz yetmedi de, sıra Akpınar’a mı geldi? Yağma yok, Akpınar’ı doymak bilmez rantınıza kurban vermeyecek, kimseye de yem etmeyeceğiz. İzmir depreminin herkesi teyakkuza geçirdiği bir dönemde, binalarında pek çok çatlakların oluştuğu 1050 Konutlar için elinizi çabuk tutmazsanız, olası bir depremde çok büyük bir vebal altında kalacaksınız, bilesiniz.” RANTSAL DÖNÜŞÜME HAYIR! “Sevgili Akpınarlılar, Kıymetli Basın Mensupları; Evet bugün 8 Kasım Dünya Kentleşme Günü. Dünya nüfusunun yarıdan fazlası, yani yaklaşık %60-65’i kentlerde yaşıyor. Yani şehirler doğal yaşama alanlarımıza dönüşmüş durumda. Ve şehir yaşamı sadece binalar, yollar, hastaneler, köprüler, otomobillerden ibaret değildir. Ağaçlar da, kuşlar da, rüzgar da, güneş de kısacası doğal hayat da kente dahildir. Ama ne yazık ki, Bursa’da adam gibi bir imar planımız halen yok. Tam tersine orasından burasından delinerek yamalı bohçaya döndürülen rantsal planlarımız var. Kentsel dönüşüm kavramını, ekolojiyi de içine alacak şekilde ele almadıkça, kent dinamiklerinin taleplerine değer verilmedikçe ve hepsinden önemlisi bilimsel değerlerden uzaklaştıkça, maalesef şehirler başımıza yıkılmaya devam edecek.”