CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: Hafta sonu Marmaris’teki orman yangınında, genç bir ormancımızı, Görkem Hasdemir’i şehit verdik. Kendisine Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve sevenlerine sabır diliyoruz. Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor.


VESAYET REJİMİ MÜSİLAJ GİBİ HER YERE BULAŞIYOR


Millettin halini görmeyen, sesini duymayan, milleti bir başına bırakıp, “Varsa yoksa yandaşım” diyen, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin elinde ülkemiz, büyük bir buhran yaşıyor. Tek adam vesayet rejimi, müsilaj misali her yere bulaşıyor, milletimizin nefesini kesiyor. Metal yorgunu yönetim, her geçen gün devlet krizini derinleştiriyor. Ekonomik krizde milletimizi yapayalnız bırakıyor.


KURALSIZLIK “YENİ KURAL” OLDU


Adalet, mülkün temelidir. Binlerce yıllık devlet geleneğimiz, bize bunu öğretmiştir. Mevlana hazretleri; “Adalet her şeyi yerli yerine koymak, her hakkı sahibine vermektir.” “Ağaca su verirsen adalet, “Dikene su verirsen adaletsizlik olur” diyor. Bu sözlerin doğruluğunu, tek kişilik vesayet rejiminin düğmesine basıldığı, 2014’ten sonra yaşadıklarımız bir kere daha gösterdi. Yönetimin şahsileşmesi, kurumlarımızı çökertti. Erdoğan Şahsım Hükümetiyle, kuralsızlık, “yeni kural” haline geldi. Kimse önünü göremez oldu. Güven bitti.  


CHP EKONOMİ MASASI KONYA’DAYDI


CHP Ekonomi Masası geçtiğimiz hafta Konya’daydı. Konya’da da güven bitmiş. Yatırım iştahı kalmamış. Bir iş insanımız; “Vadeyle alım yapmıyorum, işimi krediyle çevirmiyorum. Yarın bir şey olur da batarsam, kimsenin günahına girmek istemem” diyor. Aslında bu durum ülkedeki halin vahametini ortaya koyuyor. Adaletin olduğu yerde, ekmek herkese yeter. Adaletin olmadığı yerde, tarlaya karga, ambara fare, fırına hırsız, memlekete haramiler dadanır.  


SBK’YA ABD’DE 225 YIL, TÜRKİYE’DE 7,5 YIL İSTENİYOR


Beytülmal, devleti yönetenlerin namusudur. Adaletle, kuralla yönetilen ülkelerde yöneticiler, Hazine’deki her bir kuruşun hesabını, millete vereceklerini bilirler. Haramilerin Hazine’ye uzanan ellerini de keserler. Ülkeler böyle gelişir. Amerika Birleşik Devletleri, usulsüz yollarla kazanılan, vergisi ödenmeyen, Hazinesinden kaçırılan, 470 milyon dolar kara paranın peşine düşüyor. Bu paranın 133 milyon doları da Türkiye’de aklanmış. Amerika, bu 133 milyon doların peşini bırakmıyor. Şebekenin Türkiye’deki ayağı Sezgin Baran Korkmaz’ı, Avusturya’da gözaltına aldırıyor. Tam 225 yıl hapis cezasıyla yargılamaya hazırlanıyor. Ama Sezgin Baran Korkmaz’a, kara para aklama suçundan, Türkiye’de de dava açılmış. Burada kaç yıl hapis cezasıyla yargılanıyor? Sadece 7,5 yılla. O da 7,5 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak. Bir tarafta 225 yıl, diğer tarafta 7,5 yıl. Fark 30 kat.

 
ABD 133 MİLYON DOLARIN PEŞİNDE, BİZDE 128 MİLYAR DOLAR KONUSUNDA TIK YOK


Amerika, 21 trilyon dolarlık bir ekonomi. Türkiye ise 717 milyar dolarlık bir ekonomi. Fark burada da 30 kat. Aslında bu bir tesadüf değil. Bu bir tevafuk da değil… Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi, Türkiye’nin 30 katıysa, bunun bir sebebi de, haksızlığa, hukuksuzluğa, hazinenin soyulmasına verilen cezanın bizden 30 kat daha fazla olması, yani Amerika’nın bu işlerde bizden 30 kat daha fazla duyarlı olmasıdır. 21 trilyon dolarlık Amerikan ekonomisi, buharlaşan 133 milyon doların peşini bırakmıyor. Hesabını dünyanın her yerinde soruyor. 717 milyar dolarlık Türkiye ekonomisinde, Merkez Bankası kasasından buharlaşan 128 milyar doların hesabını kimse veremiyor. Muhalefetin Meclis’te hesap sormasına da imkân verilmiyor. Millet adına “128 Milyar Dolar Nerede?” diye afişler asıyoruz. Mahkemeleri eliyle yasaklamaya kalkıyorlar.  


O MAKAM RİCA MAKAMI DEĞİL, İCRA MAKAMI


Ama ne diyor atalarımız; “Hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat.” Buharlaştırdıkları 128 milyar doların hesabını veremeyenler, bugün çıkmış, ödünç döviz bulabilmek için SWAP anlaşmalarının peşinde koşuyorlar. Neden? Yine işin kolayına kaçıyorlar, göz boyamaya çalışıyorlar, kuruttukları rezervleri makyajla gizleyebileceklerini sanıyorlar. Malezya’nın, Azerbaycan’ın, Güney Kore’nin, Rusya’nın, himmetine muhtaç olmuşlar. Ya Allah aşkına, bir kendinize gelin. Siz icra makamısınız, başka ülkelerden rica makamı değilsiniz… Merkez Bankası kasasını dolduracak, dört başı mamur bir program yapacak takatleri yok. O zaman işte görüntüyü kurtarmak için kapı kapı dolaşıp, ricacı oluyorlar.  


TELEKOM’U PEŞKEŞ ÇEKTİKLERİ HARİRİ’LERLE BU NE MUHABBET


Bir başka verilmesi gereken hesap, basının amiral gemisi, Sarayın havuzuna demir atsın diye, Ziraat Bankası’ndan verilen 750 milyon doların encamı. Soruyoruz; “Bu kredinin anapara ve faiz borcu ödeniyor mu? Ne kadarı ödendi?” “Ticari sırdır” diyerek, millete hesap vermekten kaçıyorlar. Yine, bu ülkenin en kritik tesislerinden Türk Telekom, Lübnanlı Hariri ailesine gitti. Bu ülkenin tarlasının taşıyla, bu ülkenin tarlasının kuşunu vurdular. Tam bir peşkeş. Haririler, Türk Telekom’dan, 7 milyar dolarlık temettü gelirini aldı gitti. Ama Türk bankalarına 4,5 milyar dolar borcunu ödemedi. Sarayın bu şirkete Telekom’a atadığı Yönetim Kurulu üyeleri de, beytülmale sahip çıkamadı. Şimdi aynı Saray, Telekom’un temettüsünü alıp, Türk bankalarına borç takan, bu yükü hazinemizin, yani milletimizin sırtına bırakan bu ailenin ferdiyle yemek üstüne yemek yiyor, boy boy pozlar veriyor. Bu fotoğraf Ocak ayında çekildi. Geçtiğimiz hafta sonu aynı ikili Vahdettin Köşkü’nde de bir kez daha buluştu. Altı ayda iki kere buluşmuşlar. Bu ne sevgi, bu ne muhabbet… Bunu görenler, haklı olarak, “Türkiye’ye kazık atmanın hiçbir müeyyidesi yok” diye düşünür. 


PROJE TÜRKİYE’NİN AMA MAHKEMENİN ADRESİ LONDRA


Amerika’dan F-35 savaş uçağı almak için, 1,5 milyar dolar verdik. Şimdi Amerika ne F-35 uçaklarını veriyor, ne de 1,5 milyar doları iade ediyor. Peki, Saraydaki kibir abidesinin gıkı çıkıyor mu? Hayır! Amerika Birleşik Devletleri, kendi Hazinesinden çıkan, 133 milyon doların peşini bırakmıyor. Kendinden çalınan parayı, söke söke tahsil etmeye uğraşıyor. Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti, bizim Hazinemizden çıkan 1,5 milyar doları Amerika’dan söke söke alamıyor. Milletin hakkını söke söke alması gereken Erdoğan Şahsım Hükümeti üstüne üstlük bir de kıbleyi şaşırıyor, haramilerle bir olup, milletin hakkının söke söke gasp edilmesinin, yolunu açmaya kalkıyor. “Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak” dedikleri projeler için, sadece bu yılın ilk 5 ayında, milletin cebinden 11,5 milyar lira çıktı. Şimdi öyle gözüküyor ki bu devran sürüp gitsin diye, sözleşmelere tahkim maddeleri koymuşlar. Yetmemiş yandaşların işini sağlam kazığa bağlamak için, yetkiyi de Londra’daki mahkemelere vermişler. Şimdi bu projelerin sahibi kim? Türkiye Cumhuriyeti. Bu projeleri yapan kim? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları… Ama bir sorun çıkarsa, sorunu Londra’da majestelerinin mahkemeleri çözecek. İşte bunların yerlilik ve millilik anlayışı!  


DÜYUNU UMUMİYE MEMURLUĞUNA SOYUNDU


Şimdi Talan İstanbul Projesinde de, aynı düzeni devam ettireceklerini açıklamışlar. Biz Millet İttifakı’nın iktidarında, “Talan İstanbul Projesine tek kuruş çalışmayacak” “Milletten alınan ne varsa, söke söke geri alıp, millete geri vereceğiz” dedik. Erdoğan hemen arkasından çıktı, bizi devleti bilmemekle suçladı. “Uluslararası tahkimde, o parayı sizden söke söke alırlar” dedi. Bir kere her şeyden önce parayı sizden söke söke alırlar diyerek Erdoğan da, partisinin Grup Başkanvekilinin yaptığı gibi, Millet İttifakı’nın artık iktidara geleceğini kabullendi. Ama bu arada da milletimizin karşısında, yandaşlarının yanında, Düyunu Umumiye memurluğuna soyunmayı da unutmadı.  


YEDİ GÖBEK SÜLALERİNDEN SÖKE SÖKE ALIRIZ


Ben şimdi buradan söylüyorum, kendisi hiç merak etmesin. Biz, devlet nedir, tahkim nedir gayet iyi biliriz. Ucunu Londra’ya bağladığınız o mahkemelerde, davaların hepsini kazanırız. Geçmişte bunu yaptık, şimdi de yaparız. Ha, olur da kazanamazsak. Devleti milleti bu zarara sokanlara, bu projeler imzalanırken yönetimde olanlara döner rücu ederiz. Bu paraları yedi göbek sülalelerinden, söke söke alırız.  


SUÇA ORTAK OLMAYIZ


Şimdi Erdoğan, “Devlette devamlılık esastır” diyor, doğrudur. Güzel bir devir teslim töreniyle milletin emanetini kendisinden alırız. Ama devlette devamlılık adına, bizler sizin suçlarınızın ortağı olmayız. Milletimize ahdimizdir. Milletimizden aldıklarını, milletimize geri vereceğiz.


ERDOĞAN’A HESABA UYMADI, HESAP ERDOĞAN’A UYDU


Öyle görünüyor ki artık korku bacayı sarmış. Erdoğan Şahsım Hükümeti’nde hesap kitap iyice şaşmış. Talan İstanbul’un maliyeti için Erdoğan ayrı çalıyor, hazırladıkları internet sitesi ayrı çalıyor… Erdoğan Talan İstanbul için harcanacak paranın 15 milyar dolar olduğunu açıklıyor. Yani bugünkü kurdan çevirirseniz 132 milyar lira. Ama siteye dönüp bakıyorsunuz maliyet 75 milyar lira. Sonra bunu fark ediyorlar, Erdoğan hesaba uymayınca, hemen bir Ali Cengiz oyunu yapıyorlar hesap Erdoğan’a uyduruluyor. “Türk Lirası karşılığını, ÇED raporu tarihindeki kurla hesapladık” diyorlar. Erdoğan’ı haklı çıkarmaya çalışıyorlar. Ancak ÇED raporunun kabul edildiği, 23 Aralık 2019 tarihinde, TCMB Dolar satış kuru 5 lira 92 kuruş. Yani çarptığınız zaman 75 milyar liralık maliyete bir türlü ulaşamıyorsunuz. Ne yapıyor? 89 milyar lira. Bunların artık hiçbir hesapları tutmuyor. Daha köprülerin temeli atılmadan, olmayan köprülerin altından çok sular akıyor. Dolar kuru aldı başını gitmiş. Projenin maliyeti de daha kazma vurulmadan yüzde 76 saptı. Devletin, milletin bunun altından kalkması son derece zor.  


SATACAK BİR ŞEY KALMADI, “HAYALİNİ” DANİMARKA’YA SATTI


Aslında yaptıkları her ihalede böyle bir durum var… Hesap yok, kitap yok. Başlangıçtaki ihale koşullarını ve proje bedellerini, ihale bittikten sonra değiştiriveriyorlar. Bunun adı, ihaleye fesat karıştırmaktır. Ne güzel diyor Hazreti Ali, “Dünyanın helali hesap, haramı azaptır.” Erdoğan Şahsım Hükümeti, Atadan babadan kalma demedi, ülkede ne var ne yok sattı. Evdeki gümüşler şimdi bitti. O zaman? O zaman şimdi hayallerini satmaya başladı. “Hayalim” dediği Şehir Hastanelerinden beşinin işletmesi Danimarkalı bir firmaya geçti. Hayaller artık Danimarkalı oldu. Ya da Danimarka’nın oldu.  


MEMLEKETİ KATAR’IN ÜSTÜNE YAPTILAR


Zaten koskoca memleketi Katar’ın üstüne yaptı. Ülkemiz oldu Kataristan… Borsa İstanbul’un yüzde 10’u Katar’a satıldı. Digitürk Katar’a satıldı. BMC Katar’a satıldı. Tank Palet Katar’a satıldı. Bankalar, finansal aracı kuruluşlar Katar’a satıldı. Kanal İstanbul güzergâhındaki kupon araziler Katar’a satıldı. Şimdi de bu kadar malı mülkü korusun diye, 36 Katar Savaş Uçağını, 250 Katar askerini 5 yıl süreyle, Türkiye’de konuşlandırmaya hazırlanıyorlarmış. Katar’a ait bu savaş uçakları ve askerler, kimi kimden koruyacak? Bir çıkın bakalım şunu meclisten falan geçirmediğiniz bu işin hesabını millete bir verin. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? 


EMEKLİLİĞİ KATAR’DA GEÇİRMEYİ BİR DEĞERLENDİRİN


Hafta sonu üniversite sınavları vardı. Pek çok evladımız, sınavda ter döktü. Pandemi döneminde zaten doğru düzgün ders verilemedi. Şimdi duyuyoruz ki sınav soruları çok zormuş. Neden bu kadar zor sorular soruldu? Yani insanın aklına geliyor acaba boş kalacak kontenjanlara Katarlı öğrencileri doldurmak için mi bunu yaptınız? En son yaptıkları bir protokol var. İşte burada. Tıp Fakültesi ve tıpla ilgili pek çok bölüme, Katarlı öğrencilerin girişinin önünü açıyor. Sadece askeri öğrencilerin değil... “Silahlı kuvvetlerin asker veya sivil öğrencileri” diyerek, Katarlı öğrencilere uçsuz bucaksız imkân tanınıyor. Hep söylüyorum, şu Katar’ı sevdiğiniz kadar, Türkiye’yi de bir sevseniz ya… Madem bu kadar Katar’ı seviyorsunuz; artık emekliliğiniz de yaklaşıyor emekliliğinizi Katar’da geçirmeyi bir düşünmenizi tavsiye ederiz.  


MAJESTELERİNİN MAHKEMELERİNDEN YANA SAF TUTTUNUZ


Sonra da Erdoğan çıkıyor, “Türkiye ile AK Parti’nin kaderi adeta birleşmiştir” diyor. İnsaf. Bu nasıl bir kendini beğenmişlik? Bu nasıl bir kibir? Beyefendi, Türkiye AK Parti’den de, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nden de çok çok büyüktür. Çok çok daha büyüktür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bakidir, siz ise ilk sandıkta gidicisiniz. Milletimizin kaderiyle kendi kaderini birleştirmeye cüret edenler; önce bir aynada kendilerine bakacaklar. Nerede TELEKOM için veriler krediler? Nerede buharlaştırdıkları 128 milyar dolar? Nerede ordumuza teslim edilmeyen F-35’lerin parası? Nerede Ziraat Bankası’ndan, yandaş medya projesine verilen 750 milyon dolar? Sizinle ülkemiz ve milletimiz arasında, artık gece ile gündüz kadar fark var. Siz yandaşlarınız adına Düyunu Umumiye memurluğuna soyundunuz. Bize dönüp “Paraları sizden söke söke alırlar” diyerek, talan ve rant düzeninden, majestelerinin mahkemelerinden yana saf tuttunuz. Milletimiz “Geldikleri gibi giderler” diyerek, sizi ilk sandıkta göndermek için gün sayıyor.  


KISA ÇALIŞMA YILSONUNA KADAR UZATILMALI


Türkiye Cumhuriyeti Devleti baki, Erdoğan Şahsım Hükümeti gidicidir. Milleti kuru soğana muhtaç edenler, milletle kader birliği yapamaz. Bugün bu ülkede 17 milyon 921 bin yoksul var. Ülkede her beş kişiden biri yoksul. 10 milyon işsiz var. Firmalarımız, esnaflarımız henüz pandemiden sonra daha toparlanamadı. Haziran ayının sonunda, yani birkaç gün sonra, işten çıkarma yasağı da, kısa çalışma ödeneği de sona eriyor. Bunun en azından yılsonuna kadar uzatılması gerekir. Eğer yapılmazsa, daha fazla işsizlik ve yoksulluk riski maalesef kapıda bekliyor.  


27 YIL ÖNCE BÖYLE DEMİŞTİ, ŞİMDİ MİLLETİN TAMAMI GARİP OLDU


Geçtiğimiz hafta Credit Suisse’in 2021 Küresel Servet Raporu açıklandı. Türkiye’nin en varlıklı yüzde 1’i, ülkemizdeki toplam servetin yüzde 42,8’ine sahipmiş. Oligark düzeninin hakim olduğu, Rusya’dan sonra, servet dağılımı en bozuk ikinci ülkeyiz. Yine bu ülkede en varlıklı yüzde 5, ülkedeki toplam servetin yüzde 62,2’sini elinde tutuyor. Para pul bir avuç yandaşa, yoksulluk, işsizlik, kimsesizlik vatandaşa… Böyle bir paylaşımı, kurt yapmaz kuzulara şah olsa. Güç yozlaştırır. Mutlak güç mutlaka yozlaştırır. Yozlaşmanın zirve yaptığı yerde, servetler en tepede toplanır. Bundan 27 yıl önce: “Fakir neden fakirdir? Çalmasını iyi beceremediği için fakirdir. Zengin niye zengindir? O da çalmasını iyi becerdiği için zengindir. Vakıa mı bu… “Bugün bu ülkede fakir garip, işçi garip, memur garip, bordro mahkûmu…” diyen bir belediye başkanı, şimdi Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor. Milletin tamamı da garip oldu. 


HER KADIN CİNAYETİNDEN, HER ÇOCUK İSTİSMARINDAN ERDOĞAN SORUMLU


1 Temmuz’a birkaç gün kaldı. İstanbul Sözleşmesi sona eriyor. TBMM’nin iradesi yok sayıldı. Tek bir kişi, tek bir imzayla koskoca ülkeyi, Kadına ve Aile İçi Şiddeti önlemeye dönük bu uluslararası sözleşmeden çıkardı. Bundan sonra her kadın cinayetinden, her çocuk istismarından, Erdoğan Şahsım Hükümeti sorumludur. Buraya imza atan Erdoğan sorumludur. Yine Temmuz gelirken, maaşını ay sonuna yetiremeyen emeklilerimiz, Temmuz’un ilk haftasında belli olacak maaş zammını dört gözle bekliyor. Şimdi TÜİK’in makyajlı rakamlarına bakarsak, ilk 5 ayda enflasyon yüzde 6,4. Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu’nun hesapladığı, beş aylık enflasyon ise yüzde 15,6 iki katından fazla. Bir de eve pazar arabasının yarısı boş dönen, emeklinin enflasyonu var. O ise arşıâlâya çıkmış vaziyette.  


ÖDENMEYEN TARIM DESTEKLERİNİ ÖDEMENİN TAM ZAMANI


Çarşı pazar yanıyor da, çiftçi mi kazanıyor derseniz, o da doğru değil. Çiftçimiz, artan gübre, tohum, ilaç, mazot fiyatlarından illallah diyor. Erdoğan Şahsım Hükümeti, son 14 yılda çiftçinin hakkı olan, 212 milyar TL’lik desteğe çökmüş vaziyette ödemiyor. Her bir çiftçi ailesine 29 bin 287 lira borcu var. O da yetmiyor, eskiden 45 günde ödenen sertifikalı tohum desteği için şimdi çiftçi bir yıl beklemek zorunda kalıyor. O zaman sertifikalı tohumda kullanamıyor. Konya Ovası kuraklıktan kavruluyor. Kızılırmak’ı Konya’ya bağlayan proje, Konya Ovası Sulama Projesi tamamlanmayı, eski kanallar yenilenmeyi bekliyor. Erdoğan Şahsım Hükümeti ise ülkemizin tahıl ambarı Konya’nın sulama kanallarını bırakmış, Talan İstanbul Projesi’nin peşinde koşuyor. Sonra sonuç sulamada kullanılan elektriğin faturası çiftçiyi yakıyor. Çiftçi banka kapılarına düşüyor. Şimdidir, yani bugüne kadar ödenmediğiniz destekleri ödemenin tam zamanıdır. Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti, eski hamam eski tas işleri götürürüm zannediyor.  


SARAYA GÖRE ÖĞRETMEN AÇIĞI YOK


Binlerce atanamayan öğretmenimiz var. Atanamayan öğretmenlerin umudu, Saraylın kibirlisinin son açıklamasıyla bir kere daha kırıldı. Eğitim sendikaları, okullarımızda yüz bin civarında öğretmen açığı olduğunu söylüyor. Ama Saray’a göre öğretmen açığı falan yok, öğretmen fazlası var. Yani bu, “Öğretmen almayacağız” demek. Geçen hafta Konya’da, Fen Edebiyat Fakültesi öğrencilerinden öğretmen olmaları için istenen formasyon dersiyle ilgili belirsizlikleri, atanamayan paramediklerin sıkıntılarını dinledik. Gencecik bir paramedik evladımız, atanamamış rahmetli babasının kırtasiye dükkanında çalışıyor. Çok sevdiği mesleğini yapamamanın üzüntüsü gözlerinde, kendisinin dükkanı var ama kendi döneminde işsiz olan atanamadığı için işsiz kalan birkaç arkadaşının canına kıydığını da bize anlatıyor.  


HASAN DAĞI ARPALIK, EĞER SABAN YÜRÜRSE


Bu arada Sarayın beslemelerinin, bir eli yağda, bir eli balda… Bu ülkede 10 milyona yakın insan asgari ücretle çalışıyor. Milletin asgari ücreti 2 bin 826 lira. Saraydakilerin asgari ücreti en az 35 bin lira. Zaten asgari ücret diyoruz. En az iki yerden maaş almakta, sarayda kural. Otoriter rejimler, itaatkâr, sadık yandaşlara ihtiyaç duyuyor. Sadakati sağlamak için de kesenin ağzını açmaktan çekinmiyor. Milletin cebinden ulufe dağıtıyor. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi… Fakat ünlü dizelerde söylendiği gibi: “Hasan Dağı arpalıktır, eğer saban yürürse, her derede bir değirmen, eğer suyu gelirse, her köylüden bir tavuk, eğer köylü verirse, güzel gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse!”


SİYASETEN SONU GELDİ


Her kötü yönetim gibi, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin de siyaseten sonu gelmiştir. Şimdi koltuğu vermemek için bin dereden su getiriyorlar. Beceremeyince de vatandaşın gözünü korkutmak için kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan, kendilerinden olmayan herkese şiddet uyguluyorlar. “Biz bu memleketin zencisiyiz” deyip iktidara gelenler şimdi, ABD’de polis şiddetinin kurbanı olan Floyd’a yapıldığı gibi gazetecilerin boğazına çöküyorlar. Nefessiz bırakıyorlar. Bunları soruşturması gereken bakan yardımcıları da işi gücü bırakıp, bu şiddeti eleştiren muhalefete cevap yetiştirmeye çalışıyorlar. Çok konuşmasıyla tanıdığımız İçişleri Bakanı da, her nedense bu mesajları sosyal medyadan paylaşmakla yetiniyor. Hayırdır; Saray bu Bakana artık konuşma yasağı mı uyguluyor?  


VATANDAŞ NOTUNU VERDİ


Milletimiz Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin, ne yaptığını, neyi yapamadığını gördü. Bu Hükümete notunu da verdi. Erdoğan Şahsım Hükümeti artık yıpranmış, eskimiş, yönetme kabiliyetini yitirmiştir. Eskimiş conta misali işlevini yerine getirememektedir. Suyu kaçırmakta, evin faturalarını şişirmektedir. Bunları değiştirme zamanı gelmiştir. Milletimiz bu Hükümete tasdiknamesini vermek için gün saymaktadır.  


CHP VE MİLLET İTTİFAKI GÖREVE HAZIR


Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında, Cumhuriyet Halk Partisi, Millet İttifakı ortaklarıyla, milletin vereceği göreve hazırdır. Yeni kurumlar, Yeni kurallar, Yeni kadrolarla, milletimizi işle, aşla, refahla buluşturmaya hazırdır. Hakla, hukukla, adaletle, ülkeyi gerçek bir demokrasiyle yönetmeye, herkesin can ve mal güvenliğini sağlamaya, milletimizi üreterek zenginleştirmeye, zenginliği hakça paylaşmaya, kimseyi yalnız bırakmamaya, dışlamamaya kesinlikle kararlıyız. Biz, ekonomimizi büyütürken, ülkemizi, dağımızı, taşımızı, nehirlerimizi, ormanlarımızı koruyacağız. Milletimizi, devletimizi borca batırmayacağız, yurttaşlarımızı yüksek faize, enflasyona, hasılı hayat pahalılığına ezdirmeyeceğiz.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.
 
Soru- Efendim yeni Anayasa konusundaki çalışmalarınız var. Parti Meclisi toplantısı Çarşamba günü gerçekleştirilecek. Bir taraftan da Seçim Kanunu’nda değişiklik öngören bir çalışmanız vardı. Bu konuda baraj konusunda CHP’nin tavrı ne yönde ve bu yeni Anayasa çalışmasına dahil edilecek mi yoksa Seçim Kanunu teklifi ayrı bir kanun teklifi olarak mı düşünüldü, o şekilde mi çalışıldı?
Faik ÖZTRAK- Bizim seçim kanunuyla ilgili çalışmamız tabi ki sistem çalışması içindedir. Biliyorsunuz bizim bir önemli hedefimizde bu darbeler döneminden kalan ve Türkiye’de gerçek bir demokrasinin olmasının önünde engel olan çeşitli hususların da bu yasalardan ayıklanmasıdır. Biz her alanda kimsenin darbe hukukundan arınmış, kimsenin dışlanmadığı bir Türkiye arıyoruz. Siyasette, ekonomide ve yaşamın diğer alanlarında kapsayıcılığa önem veriyoruz. Biz her partinin Meclis’te temsil edilmesinden tarafız. Bunu, en baştan beri ifade ederek geliyoruz. Diyoruz ki, “Bir parti yüzde 1 oy bile alsa en azından onun Genel Başkanı Meclis’te o partinin görüşlerini ifade edebilmelidir.” Bunun için de seçim barajlarının kaldırılmasından yanayız.
 
Soru- Artı-1 TV’nin kurulması için toplanan 40 milyon liranın CHP’li bir yönetici tarafından kaybedildiği iddia edildi. Bu isminde Sayın Erdoğan Toprak olduğu öne sürülüyor. Size ulaşan bu konuya ilişkin bir bilgi var mıdır?
Faik ÖZTRAK- Hayır yok.
 
Soru- Kanal İstanbul’un ilk temelinin atıldığı saatlerde Çanakkale’de CHP’lilerin aralarında olduğu, üç Genel Başkan Yardımcısının da bulunduğu bir kalabalık kadroyla bir sahil tesisi açıldı. Bu tesisin kaçak olduğu yönünde iddialarda var. Bu konuya ilişkin neler söylersiniz?
Faik ÖZTRAK- Orası yıllardır lokanta ve plaj olarak kullanılan bir yer. El değiştirdiği için bir açılış yapılmış. Oraya giden arkadaşlarımızın da herhalde ruhsat kontrolü yapacak hali yok. Varsa bir usulsüzlük, varsa bir eksiklik bunların tabi hemen giderilmesi lazımdır.
 
Soru- TBMM Savunma Komisyonunda Makine Kimya Endüstrisi Kurumunun anonim şirkete dönüştürülmesi teklifi tartışmalara yol açtı. Silah sanayinin gözbebeği MKE özelleştirilecek eleştirileri geldi. Bunun üzerine AK Partili üyeler, “Özelleştirme yok işletme devri olmayacak” önergesiyle ek düzenleme koyacaklarını söylediler. Sizin değerlendirmeniz nedir? Ayrıca Katarlıların geçtiğimiz günlerde Kırıkkale’deki fabrikayı gezdiği iddia ediliyor. Bu iddiaya ilişkin açıklamanız olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar, AK Partili ve MHP’li milletvekilleri ne önerge yazarlarsa yazsınlar, ne önerge koyarlarsa kanuna koysunlar artık biz de biliyoruz, Türkiye’deki tüm insanlarımız da biliyor. AK Parti milletvekilleri ve MHP’li milletvekilleri yani Cumhur İttifakı’nın milletvekilleri saray ne derse onu yapar. Sarayın vesayeti altındaki bu milletvekillerinin kendi hür iradeleri yoktur. Bunlar tamamen sarayın iradesine göre hareket ederler. Dolayısıyla bunların yazmış oldukları önergelere de güvenmemiz mümkün değildir.
Özelleştirme olmayacaksa Makine Kimya Endüstrisi Kurumu neden Anonim şirkete çevrilmek isteniyor? Zonguldak’ı hatırlayın Zonguldak’ta Kömür İşletmesini Anonim Şirkete dönüştürdüler. Sonra bir güzel böldüler küçük küçük şirketlere şimdi Zonguldak’taki kömür işçilerini kimliksizleştirdiler, yok ettiler. Bunların bugüne kadar yaptıkları bundan sonra da yapacaklarının teminatıdır. Biz bu işe karşı çıkıyoruz, sadece biz değil bu kurumda çalışanlar da buna karşı çıkıyor. Savunma sanayinde yerlilik ve millilikten yanayız.
Bu arada Erdoğan’a ilahi aşkla bağlı olduğunu söyleyen birileri çıkıyor “Katar’la iki devlet bir millet olduğumuzu” da iddia ediyor. Ülkemizin en kritik varlıkları katar katar Katarlaştırılıyor. Bunların milletimizin vicdanını yaralıyor. Tıpkı Katarlıların bu tesisleri gezdiği iddiası gibi... Milletimiz sandıkta gereken yanıtı vermek için gün sayıyor.
 
Soru- Liseli gençler CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na 1 TL’lik manevi tazminat davası açtı. Katarlı öğrencilerle ilgili iddiaları nedeniyle sınav öncesi mağduriyet yaşadıklarını söylediler. Sayın Kılıçdaroğlu’nun aynı iddiası sürüyor mu, sizin bu konuya ilişkin bir değerlendirmeniz olacak mı? Ayrıca sınavsız Tıp Fakültesine giriş iddiası hakkında Milli Savunma Bakanlığı ve İletişim Başkanlığından gelen açıklamalar var. Aynı şekilde Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu konuyla ilgili iddiası da sürüyor mu?
Faik ÖZTRAK- Biz orada kendi iradeleriyle mahkemelerde dava açan gençleri görmedik. Biz orada, AK Parti’nin Gençlik Kolları yöneticilerinin güdümünde, onların tahrikiyle adliyeye giden birkaç tane genci gördük. Hiç endişe etmesinler, Anadolu’nun en ücra köşesinde bile gençlerimiz bunların ne yaptığını görüyor. Haklarının yendiği duygusu her geçen gün biraz daha içlerinde büyüyor.
Demin gösterdim protokol burada. Misafir öğrenci. Misafir öğrencinin altında ne var? Hem Katar ordusuna askeri öğrenciler var, hem de bir sivil öğrenci ibaresi var. Gir o zaman Katar’ın milli savunmasına sivil öğrenci statüsüyle, gel Türkiye’de oku. Burada gençlerimizin haklarının yeneceği çok açıktır. Birileri gençlerimizi siyaseten kullanmaya devam etsin, bunun için de kendi gençlik kollarını kullansın. Ama biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak gençlerimizin hakkını savunmaya devam edeceğiz. Biz sözlerimizin arkasındayız.
Teşekkür ediyorum.