İSTANBUL (AA) - Hrant Dink'in, genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin bulunduğu Şişli'de, hükümlü Ogün Samast'ın silahından çıkan kurşunla öldürülmesinin üzerinden 13 yıl geçti. Dink'in ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmalar sonucunda açılan dava İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde helan sürüyor.

Kanunla kapatılan dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği hükmün bir kısmının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından, yeni iddianamelerle bazı kamu görevlilerinin katılmasıyla 85 sanık üzerinden devam eden davada sanık sayısı, 17 Temmuz 2019'da ana dava sanığı 9 kişi yönünden hüküm kurulması sonrası 76'ya düştü.

Bir takım suçlar yönünden zaman aşımının dolma ihtimali nedeniyle hüküm kurulan dosyada, "kasten öldürmeye yardım ve silahlı suç örgütüne üye olmak" gibi suçlardan dosyası daha önce ayrılan Erhan Tuncel'e 99,5 yıl, Ogün Samast'a 2,5 yıl, Yasin Hayal'e 7,5 yıl, Zeynel Abidin Yavuz'a 14 yıl 22 gün, Tuncay Uzundal'a 16 yıl 10 ay 15 gün, Ahmet İskender ile Ersin Yolcu'ya da 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası verilirken, Salih Hacısalihoğlu ve Osman Hayal'in beraati kararlaştırıldı.

AA muhabiri, FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında görevden uzaklaştırılan ve haklarında yakalama kararları çıkarılan eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen ve dönemin özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcısıyken kendi isteğiyle düz savcılığa geçen Selim Berna Altay'ın ortak yürüttüğü Dink cinayeti soruşturması kapsamında hazırlanan ilk iddianameyle görülmeye başlanan davanın, Ocak 2019'a kadar geçen 13 yıllık sürecini derledi.

Samast yakalandı, dava süreci başladı

Hrant Dink'in, 19 Ocak 2007'de Şişli'deki Agos gazetesinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından bölgedeki güvenlik kameralarında görüntülerine ulaşılan ve daha sonra kimliği belirlenen 17 yaşındaki Ogün Samast, 20 Ocak 2007'de Samsun Otogarı'nda yakalandı.

Samast'la birlikte gözaltına alınan Yasin Hayal, Zeynel Abidin Yavuz, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender, 24 Ocak 2007'de tutuklandı.

Savcı Selim Berna Altay'ın yürüttüğü soruşturma kapsamında, Dink'in eşi Rakel, kızları Sera ve Delal, oğlu Arat ile kardeşi Orhan Dink'in şikayetçi sıfatıyla ifadelerine başvuruldu.

Soruşturma kapsamında, farklı tarihlerde Erhan Tuncel, Salih Hacısalihoğlu, Tuncay Uzundal, Veysel Toprak, Osman Alpay, İrfan Özkan ve Mustafa Öztürk de tutuklandı. Dönemin özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcıları Altay ve Seçen'in yürüttüğü soruşturma sonunda tamamlanan 12'si tutuklu 18 sanık hakkındaki iddianamenin, 20 Nisan 2007'de gönderildiği dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmesiyle Dink cinayetiyle ilgili yargılama da başlamış oldu.

Duruşmalarda Yasin Hayal-Erhan Tuncel kavgası

Davanın ilk duruşması 2 Temmuz 2007'de yapıldı. Ogün Samast'ın yaşının küçük olması nedeniyle kapalı gerçekleşen ve yaklaşık 12 saat süren duruşmada, tutuklu sanıklardan Salih Hacısalihoğlu, Osman Altay, İrfan Özkan ve Veysel Toprak tahliye edildi.

Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci hakkında 2009'da hazırlanan ek iddianame, bu davayla birleştirildi. Böylece davadaki sanık sayısı 19'a yükseldi. Türkiye'de ilk defa, Sesli ve Görüntü Kayıt Sistemi (SEGBİS), davanın 11 Şubat 2008'de yapılan 3. duruşmasında kullanıldı.

Davanın 7 Temmuz 2008'deki 6. duruşmasında, sanıklardan Ogün Samast'ın 18 yaşını doldurmasından dolayı yargılamanın açık yapılması kararlaştırıldı. Sanık Yasin Hayal'in ağabeyi Osman Hayal hakkında, 2008'de hazırlanan iddianamenin de ana davayla birleştirilmesiyle sanık sayısı 20'ye yükseldi. Yargılamanın 8. duruşmasında Erhan Tuncel ile Yasin Hayal arasında tartışma yaşandı. Hayal, önünde oturan Tuncel'i yumrukladı ve aralarında küfürleşme oldu.

Ergenekon davası sanıklarıyla irtibat araştırıldı

Aynı duruşmada tutuklu sanıklardan Mustafa Öztürk, Zeynel Abidin Yavuz ve Tuncay Uzundal'ın tahliyesine karar veren mahkeme heyeti, müdahil avukatlarının 12 Ocak 2009'daki dilekçelerinde belirttikleri hususları göz önüne alarak, ''Hrant Dink'in öldürülmesinin arkasındaki örgütlü yapının ortaya çıkarılabilmesi için eski Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz'ün telefonuyla yapılan görüşmelerin tespit edilmesi'' ve ''banka hesap hareketlerinin devam etmekte olan Ergenekon soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları eliyle araştırılması" için İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine yazı yazılmasına hükmetti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki Ergenekon davasında yargılanan Sevgi Erenerol'un, Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığında verdiği ''Türkiye'deki misyonerlik faaliyetleri'' başlıklı seminerlerin kayıtlı olduğu CD'lerin de delil olarak istenmesini karara bağlayan heyet, Ergenekon davası sanıklarıyla bu davada yargılanan sanıklar arasında irtibat olup olmadığının belirlenebilmesi açısından, Ergenekon davası sanıklarına ait telefon numaralarının HTS raporlarının ve dijital kayıtlarını da delil olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinden istedi.

Cinayette kullanılan silah duruşmada

Davanın 11. duruşmasında, cinayette kullanılan tabanca, sanıkların eline jandarma kontrolünde verilerek tanıyıp tanımadıkları soruldu. Sanıklardan Ogün Samast, silahı hatırlayamadığını, Yasin Hayal ise silahın cinayette kullanılan suç aleti olduğunu söyledi.

Heyet, 13. duruşmada, sanıklardan Ersin Yolcu ve Ahmet İskender'in tahliyesine karar verdi. Böylece davada tutuklu olarak Yasin Hayal, Erhan Tuncel ve Ogün Samast kaldı. 25 Ekim 2010'daki duruşmada ise mahkeme, yaşı 18'den küçük olması nedeniyle görevsizlik kararı vererek, Samast hakkındaki dosyayı İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.

Mahkeme heyeti başkanı Erkan Canak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 4 Aralık 2010'daki kararıyla Sakarya'da geçici yetkiyle görevlendirilince, yerine aynı mahkemenin üyesi Rüstem Eryılmaz getirildi.

Ogün Samast'a 22 yıl 10 ay hapis

İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Temmuz 2011'de Ogün Samast'ı, "tasarlayarak öldürmek" ve "ruhsatsız silah taşımak" suçlarından 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırdı. Karar, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onandı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki ana davanın 20. duruşmasında 106 sayfalık mütalaasını, müdahil avukatlarının itirazına rağmen mahkemeye sunan dönemin duruşma savcısı Hikmet Usta, Hrant Dink cinayeti ve "Ergenekon" soruşturması kapsamında elde edilen belge, bilgi ve delillerin değerlendirildiğini belirterek, "Dink cinayeti eyleminin, Mc Donalds'ın bombalanmasının ve diğer eylemlerinin salt milliyetçilik duyguları kabaran gençler tarafından işlenmesinin ötesinde, iştirak halinde ve süreklilik içerisinde çalışan, gizlilik kuralları ve örgütsel hiyerarşiye azami özen gösteren Erhan Tuncel ve Yasin Hayal yönetiminde, Ergenekon terör örgütünün Trabzon'da faaliyet gösteren bir hücre yapılanması tarafından işlenmiş olduğu değerlendirilmektedir." ifadesini kullandı.

Usta, mütalaasında bazı sanıkların, çeşitli suçlamalarla değişen sürelerde hapisle cezalandırılmasını talep etti.

Kararda sanık unutuldu, yeni bir dosya açıldı

İlk kararını, 17 Ocak 2012'de açıklayan mahkeme, tutuklu sanık Yasin Hayal'i, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırırken, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ise beraatine karar verdi. Tutuklu sanık Erhan Tuncel'i, "patlayıcı madde imal etmek ve kullanmak" suçlarından 10 yıl 6 ay hapse mahkum eden heyet, "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak" ve "tasarlayarak öldürmeye azmettirme" suçlarından beraatini kararlaştırdığı Tuncel'i tahliye etti.

Sanıklar Ersin Yolcu ve Ahmet İskender'i "tasarlayarak öldürmeye yardım etmek" suçundan 12 yıl altışar ay hapisle cezalandıran mahkeme heyeti, bu sanıkların da "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan beraatine hükmederken, birleşen dosya sanığı Osman Hayal ile diğer sanıklar Zeynel Abidin Yavuz, Mustafa Öztürk ve Tuncay Uzundal'ın da "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "tasarlayarak öldürmek" suçlarından beraati kararlaştırıldı.

Karar duruşmasından bir süre sonra mahkeme heyetinin, 19 sanıklı davada 18 sanıkla ilgili hüküm kurduğu ve sanıklardan Coşkun İğci hakkında karar vermeyi unuttuğu ortaya çıktı. Bunun üzerine yeni bir dosya açarak İğci ile ilgili kararını 13 Şubat 2012'de açıklayan heyet, tutuksuz sanık Coşkun İğci'nin de beraatine hükmetti.

"Karar, 'örgüt yoktur' anlamına gelmez" açıklaması gündem oldu

Savcı Hikmet Usta, yerel mahkemenin kararına itiraz ederek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği dilekçeyle, "Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in örgüt liderliği ve yöneticiliğini yaptığının, sanıkların, Ergenekon soruşturmalarında yakalanan ve haklarında dava açılan sanıklarla amaç birliği içinde bulunduğunun, ana yapı Ergenekon ile Trabzon'daki hücresel yapının aynı suç işleme DNA ve gen özelliklerine sahip olduğunun anlaşıldığını" kaydetti.

Mahkeme Başkanı Rüstem Eryılmaz, kararı eleştirenlere "Verdiğimiz karar, 'örgüt yoktur' anlamına gelmez. Verdiğimiz karardan rahatsız değiliz. Sadece tatmin edici olmadığını belirttim. Elbette bu cinayeti basite indirgeyemeyiz." sözleriyle karşılık verdi.

Yargıtay, sanıkları terör değil, suç örgütü üyesi saydı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yerel mahkemenin kararının, "sanıkların atılı suçları, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği" gerekçesiyle bozulmasını istedi. Temyiz incelemesinin yapıldığı Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 15 Mayıs 2013'te sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi olduklarına hükmetti. Daire, "örgüt" yönünden verilen beraat kararlarını bozarken, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt üyesi" oldukları gerekçesiyle yargılanmaları gerektiğini kaydetti.

Yargıtay'ın bozma kararının ardından, 17 Eylül 2013'te davanın yeniden görülmeye başlandığı mahkemeye, HSYK kararnamesiyle görev yeri değiştirilen başkan Rüstem Eryılmaz'ın yerine Hadi Çağdır başkanlık yaptı. Hakkında yakalama emri çıkarılan Erhan Tuncel, 24 Ekim 2013'te tutuklandı. Tuncel, 3 Aralık'taki duruşmada, tanık koruma programına alındığını söyledi.

Davanın 7 Ocak 2014'teki duruşmasında, sanıklar Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Trabzon'da tutuklanan Hayal ile Yavuz, davanın görüldüğü mahkemece, SEGBİS aracılığıyla cezaevinde ifadeleri alınarak serbest bırakıldı.

"17-25 Aralık" kumpası sonrası seyri değişen dava

İstanbul merkezli 17-25 Aralık kumpas soruşturmaları sonrası dönemin yetkilileri, belirli bir yapıya (FETÖ) işaret ederek, "Ergenekon ve Balyoz gibi davaların, orduya yönelik kumpas davaları olabileceği" yönündeki açıklamalarını ve gündeme gelen "paralel yapılanma" tartışmalarını hatırlatarak, dosyanın yeniden ele alınmasını istedi.

Dink ailesi, 6 Mart 2014'te, cinayette sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kamu görevlileri hakkında İstanbul Valiliğinin soruşturma izni vermemesinin ardından, idare mahkemesine yapılan itirazın da reddedilmesi üzerine kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma yürütülmesi talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerini kaldıran kanunun yürürlüğe girmesi üzerine, 5 yılı aşan sanıkların tutukluluk durumlarını ele alan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 Mart 2014'te Erhan Tuncel'i tahliye etti.

Mahkemenin kapatılması nedeniyle Dink cinayeti dava dosyası, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Bu mahkemede ilk duruşma, 18 Nisan 2014'te yapıldı.

Kamu görevlilerine yargı yolu 2014'te açıldı

Dink cinayetinde ihmali olduğu iddia edilen, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 9 kamu görevlisi hakkında açılan soruşturmaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince verilen takipsizlik kararı, Dink ailesi avukatlarının itirazı üzerine Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesince 6 Haziran 2014'de kaldırıldı. Böylece, cinayette ihmalleri olduğu belirtilen kamu görevlilerinin yargılanmasının yolu açıldı.

Ana davanın görüldüğü İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi ise 30 Ekim 2014 tarihli duruşmada, Yargıtay'ın bozma kararına uyulmasına hükmetti. Heyet, İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde Ogün Samast'ın "terör örgütü üyeliği" suçundan yargılandığı dava dosyası ile bu dava 9 Aralık 2014'te birleştirildi.

Ogün Samast: Bu cinayeti bana işlettirdiler

HSYK kararıyla açığa alınan ve FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılan dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet savcılarından Muammer Akkaş'ın yetkisinden 3 yıllık süreç sonunda alınan Dink cinayeti soruşturma dosyası, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Yusuf Hakkı Doğan'a verildi ve soruşturma hızla ilerlemeye başladı.

Savcı Doğan bu süreçte, cinayetten yaklaşık 8 yıl sonra yargılama yolu açılan, aralarında eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın da bulunduğu şüpheli kamu görevlilerinin ifadelerini aldı.

Savcılıkça 9 Aralık 2014'te, tanık olarak ifadesi alınan Ogün Samast, "Bu cinayeti bana işlettirdiler. Yasin, suçu üzerine alıyor, 'Ben işlettim.' diyor, arkasındaki isimleri söylemiyor. Arkasındaki isimler, benim dediklerim araştırılsın, bulunur. Sicil numaralarını verdiğim polis memurları, Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve bu dosyada adı geçen diğer kişilerin ilişkileri araştırılınca gerçek ortaya çıkar." dedi.

Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer tutuklandı

Doğan'dan sonra dosyayı devralan aynı büro savcılarından Gökalp Kökçü ise Cerrah, Akyürek ve Yılmazer'in yanı sıra, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski emniyet müdürü Coşgun Çakar'ın da aralarında bulunduğu 26 kamu görevlisi hakkında, "tasarlayarak kasten öldürmek, silahlı örgüt kurmak ve üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme, görevi kötüye kullanma ve kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" gibi suçlardan iddianame hazırladı.

Ramazan Akyürek 27 Şubat, Ali Fuat Yılmazer de 28 Mayıs 2015'te, bu soruşturma kapsamında tutuklandı.

Davanın hükümlülerinden Yasin Hayal de avukatı aracılığıyla İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne 22 Mayıs 2015'te verdiği dilekçeyle, "birtakım kişiler tarafından Erhan Tuncel vasıtasıyla açıkça kullanılmış olduğunu" iddia ederek, yeniden yargılanma talebinde bulundu.

Savcı Kökçü'nün kamu görevlisi 25 şüpheliyle ilgili hazırladığı iddianame, eksiklikler olduğu gerekçesiyle iade ve yeniden gönderme süreçlerinin yaşanmasının ardından, 3. kez yollandığı başsavcılıkça onaylanarak, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki davayla birleştirilmesi talebi olmasına rağmen 9 Aralık 2015'te İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Kamu görevlilerinin iddianamesinde istenen cezalar

Hazırlanan 168 sayfalık iddianamede, Ramazan Akyürek ile Coşgun Çakar'ın "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından da 23 yıldan kırk dörder yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurma, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından, 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması öngörülen iddianamede, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanma" suçlarından, 15 yıl 6 aydan yirmi ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un, "görevi kötüye kullanma" suçundan 6 aydan ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu'nun "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma ve resmi belgeyi yok etme" suçlarından 18 yıl 6 aydan 29 yıl altışar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talebinde bulunuldu.

Cinayetin işlendiği dönemde İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Komiser Yılmaz Angın, İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Şube Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, Komiser Yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı görevini yürüten Ercan Demir ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü yapan Faruk Sarı hakkında, "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen iddianamede, bu sanıklar hakkında ayrıca ''silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma'' suçlarından çeşitli hapis cezaları istendi.

İddianamede, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Şube Müdürü Yunus Yazar, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, o dönem komiser olan Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan, Ömer Faruk Kartın, polis memuru Mehmet Uçar ve dönemin mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız'ın ise "silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları talep edildi.

Soruşturma dosyası yeniden Savcı Kökçü'de

İddianamenin gönderildiği İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 15 Aralık 2015'te, 26 sanıklı Hrant Dink cinayetine ilişkin yeni davanın, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki ana dava dosyasıyla birleştirilmesini kararlaştırdı. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi de muvafakat talep edilmediği için yeni dava dosyasını İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine iade etti.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesine hükmetti. Bu sırada İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden ana davanın 22 Aralık 2015 tarihli duruşmasında, Dink ailesinin avukatlarınca dosyaların birleştirilmesi talep edildi.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 26 Ocak 2016'da, Hrant Dink cinayetine ilişkin iki davanın birleştirilerek İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesini kararlaştırdı. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki 8 sanıklı ana dava dosyası da bu mahkemeye gönderildi.

Bu süreçte, iddianameyi hazırlayan soruşturma savcısı Gökalp Kökçü, adliyedeki iş bölümü değişikliği çalışmasıyla hazırlık büro savcısı olarak görevlendirildi, Dink dosyası başka savcıya verildi. Kökçü daha sonra terör ve örgütlü suçlar bürosuna geçerek, yeniden bu dosyayla görevlendirildi.

Birleşen davalar İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde

Dava dosyalarını birleştiren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Akyürek ve Yılmazer'in de aralarında bulunduğu 26 kamu görevlisi ile Yargıtay'ın bozduğu ana davanın 8 sanığının da aralarında bulunduğu 34 kişinin yargılanmasıyla ilgili ilk duruşmayı, 19 Nisan 2016'da yaptı.

İlk duruşmada tutuklu sanıklardan Özkan Mumcu ve Muhittin Zenit adli kontrolle tahliye edildi. Ordu Vali Yardımcısı eski Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç'la ilgili Dink'in "mutlak suretle öldürüleceği" bilgisi yer alan F3-F4 raporlarını bilinçli kullanmadığı ve FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda hareket ettiği iddiasıyla yürütülen soruşturma sonunda iddianame hazırlandı. Özkılınç'ın "silahlı terör örgütüne yardım etme" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamenin de dosyaya eklenmesiyle sanık sayısı 35'e çıktı.

Davanın 24 Mayıs 2016'daki ikinci duruşmasında, kimi sanıkların reddi hakim talebi kabul edilmedi. İddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunmalarına geçildi.

Bu mahkemede 2017 yılı başlarına dek 31 duruşma gerçekleştirildi. 2016'da sanıklardan Reşat Altay, Muhittin Zenit, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, Engin Dinç, Faruk Sarı, Hasan Durmuşoğlu, Ahmet İlhan Güler, Sabri Uzun, Celalettin Cerrah, Tamer Bülent Demirel, Ali Poyraz, Osman Gülbel, Ramazan Akyürek, Şükrü Yıldız ve Mehmet Ali Özkılınç savunma yaptı.

Yılmazer: Gülen grubu bugün de benim için terör örgütü değil

Tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer ise 16 Ocak 2017'deki 31. duruşmada yapmaya başladığı savunmasına, 17 ve 20 Ocak, 6, 7, 9 ve 10 Şubat ile 13 ve 14 Mart'taki duruşmalarda devam etti. 14 Mart'taki duruşmada, mahkeme heyeti tarafından savunma hakkı kısıtlandığı iddiasıyla beyanda bulunmayı bırakan ve çapraz sorgusuna geçilen Yılmazer'in 3 duruşmada çapraz sorgusu tamamlandı. Yılmazer, avukat ve hukuk öğrencisi olan kızlarının FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock kullandıklarının tespit edilmesi sonrası gözaltına alınmalarını protesto ederek duruşmalara devam etmek istemediğini de bildirdi. Yılmazer'in kızları, 27 Mart'ta tutuklandı.

Yılmazer, 7 Şubat'taki duruşmada, "Dink cinayetini, Erhan Tuncel örgütledi", 13 Mart'taki duruşmada, "Fetullah Gülen grubundan terör örgütü çıkmaz, FETÖ'yü ben kabul etmiyorum", 14 Mart'taki duruşmada, "Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ogün Samast'ı cinayete azmettirmiştir. 'Arkamız sağlam' lafı cinayet için sağlam bir motivasyon olmuştur" ve 16 Mart'taki duruşmada, "Gülen grubu bugün de benim için terör örgütü değil. Kişisel kanaatim de çalışmalarım da bu yöndeydi" şeklinde beyanlarda bulundu.

Ali Fuat Yılmazer, "Yapılan savunmalara göre bu cinayette kusurları olduğu iddia edilen merkezdeki insanların FETÖ ile ilişkisi yoktur. Fetullah Gülen ve grubu ile ilgisi olmadığı ortadadır. Bu durumda bu cinayeti ya FETÖ işlememiştir, olaya dahli yoktur ya da bunlar (Trabzon'da görev yapan sanıklar) gizli FETÖ'cüdür." ifadesini de kullandı.

Tutuklu sanıklardan Ercan Demir, 23 Haziran 2016'daki ara kararla tahliye edildi.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası avukatlıktan çekildiler

FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından yapılan 8 Ağustos 2016'daki 8'inci duruşmada, tutuklu Akyürek ve Yılmazer'in de bulunduğu bazı sanıkların avukatları, mahkemeye dilekçe vererek müdafilikten çekildi. Daha önce onlarca avukat tarafından savunulan sanıkların müdafisiz kalmaları ve CMK'dan avukat atanmasının beklenilmesi, savunmalarının alınmasını da geciktirdi.

Savunma yapan sanıklardan Ercan Demir'e soru soran Mahkeme Heyeti Başkanı Canel Rüzgar'ın, "Dink'in o dönemlerde, o atmosferde ciddi ölüm tehdidi aldığı belli. Trabzon'da görev yaptığınız dönemde size belgeler getiriliyor. Klasörlerde kronolojik sıraya giderseniz dosya zaten bağırıyor. Diyor ki, 'Bu adam ölecek.' Fiziki takip, yazışma belgeleri var. 'Tedbir alın' deniyor. Roman gibi okusanız, son sayfaya gelmeden, ilk 50 sayfada ne olacağı, Hrant Dink'in öldürüleceği belli" şeklindeki ifadeleri dikkati çekti.

Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, 11 Ağustos 2016'daki 10. duruşmada, mahkemeye gönderdiği mektupta, sanık Muhittin Zenit'in kendisiyle ilgili asılsız iddialarda bulunduğunu öne sürerek, bu iddiaların kaynağı olan kişi veya kişilerin ortaya çıkarılmasını talep etti.

Engin Dinç: Cinayeti paralel ve derin bir yapı işledi

Sanıklardan, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı sanık Engin Dinç de 10 Ekim 2016'daki duruşmada yaptığı savunmasında, "Bu paralel yapının biz çok darbesini yedik. Trabzon istihbaratta görevliyken pasif bir göreve alındım. Bunun, 'Paralel veya derin bir yapı' tarafından yapıldığını düşünüyorum." ifadesini kullandı.

Ahmet İlhan Güler ise 19. duruşmada, "Devlete sızmış bir örgütün kumpasına karşı, bu kumpası görüp de görmeyenlerin yaklaşımına karşı hem kendimi hem de devletimi savunuyorum. Ben fail değil, mağdurum." diye konuştu.

Sanıklardan Sabri Uzun da 10 Kasım 2016'daki duruşmada, ''İstihbarat dairesini ele geçirmeden hiçbir örgütün yaşaması mümkün değil. FETÖ’nün yaşaması için daireyi ele geçirmesi gerekiyordu. Bana göre Hrant Dink cinayeti bir kumpas olarak işlendi. Adli bir vaka gibi bakılamaz. Verilmek istenen mesaj için öldürüldü Hrant Dink." beyanında bulundu.

Devam eden duruşmalarda tutuklu sanıklardan Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'in, dönemin emniyet yetkilisi olan diğer tutuksuz sanıklarla sık sık tartıştıkları ve birbirlerine suç isnat ettikleri de dikkatlerden kaçmadı.

Mahkeme heyetine yeni başkan

Davanın 26. duruşmasının yapıldığı 2 Aralık 2016 günü, tutuklu sanıklardan Ramazan Akyürek, savunma yaptığı sırada duruşmaya bir süre ara verilmesiyle, o gün duruşmaya girmeyen mahkemenin üye hakimlerinden Bünyamin Karakaş'ın, FETÖ'ye yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alındığı, odasında arama yapıldığı ortaya çıktı.

Öte yandan, Mahkeme Heyeti Başkanı Canel Rüzgar da 19 Aralık 2016'daki 27. duruşmada, HSYK'nın aldığı son kararla İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına atandığını ve mahkemenin diğer heyetinin başkanı Ali İhsan Horasan'ın da bu mahkemeye başkan olduğunu duyurdu.

Mahkeme heyeti, davanın 20 Aralık 2016'daki 28. duruşmasından itibaren bir süre Ali İhsan Horasan başkanlığında yargılamayı sürdürdü.

Dava 2017'de hız kazandı

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen dava, 2017'de hız kazandı. Mahkeme, duruşmaları sıralı yapılmak üzere 15 gün arayla gerçekleştirdi.

Hrant Dink cinayetine ilişkin yeni soruşturmalar ise 35 sanıklı yargılama devam ederken sürdürüldü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü, yürüttüğü Dink cinayeti soruşturmasının boyutunu genişletti.

Dink cinayeti hükümlüsü Ogün Samast'ın Samsun Otogarı'nda yakalanması, kentin jandarma komutanlığı ve emniyet müdürlüğüne bağlı birimlerinde gözaltında tutulması, "Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez" sözünün yer aldığı Türk bayrağı önünde fotoğraflarla videolarının çektirilmesi ile görüntülerle ilgili, 6 kişi 21 Mart 2017'de yakalandı. Aynı gün, firari terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler Faruk Mercan, Ekrem Dumanlı ve Adem Yavuz Arslan ile avukat Halil İbrahim Koca hakkında da tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması yönündeki talep yazısında, "Cinayetin FETÖ elebaşı Gülen'den bağımsız olarak, bilgi ve onayı dışında gerçekleştirildiğinin kabulü mümkün değildir. Başka bir düzen getirmek, yasama, yürütme, yargı ve diğer tüm devlet kurumlarını silahlı kuvvetler ve emniyet teşkilatını denetimlerine almak için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemidir." ifadeleri kullanıldı.

Yeni soruşturma, yeni tutuklamalar

Talebin kabul edilmesi üzerine FETÖ elebaşı Gülen, eski savcı Öz, gazeteciler Mercan, Dumanlı ve Arslan ile avukat Koca hakkında, "kasten öldürme" ve "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı. Gözaltına alınan gazeteci Muammer Ay ile Samsun Jandarma Komutanlığında görevli Asayiş Müdürü Atilla Güçoğlu, eski KOM şube müdürü Murat Bayrak, istihbarat şube müdürü Birol Ustaoğlu, astsubay Yüksel Avan, eski Samsun Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Yakup Kurtaran, TEM Şube nöbetçi amiri Ahmet Çetiner ve emniyet amiri Metin Balta, 28 Mart 2017'de tutuklandı.

Cinayet tarihinde fail Ogün Samast ve maktul Hrant Dink'i izledikleri iddiasıyla gözaltına alınan dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlileri astsubaylar Hacı Şefik Şimşek ve Bekir Yokuş da aynı suçlardan 12 Nisan 2017'de tutuklandı.

Dink cinayetine ilişkin en kapsamlı soruşturmanın tamamlanmasından sonra Gülen, Öz ve Ekrem Dumanlı ile meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz ve İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin de aralarında bulunduğu 51 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. Cinayetin FETÖ ile bağlantısı anlatılan iddianame, "Dink cinayetinin, Fetullah Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak başka bir düzen getirmek için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemi olduğu" belirtildi.

Eski emniyet müdürü tanıklar FETÖ'yü işaret etti

Dink cinayetine ilişkin ana davayla birleştirilmesi talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen 3. iddianamenin eksiklikler olduğu için iade ve yeniden kabul süreçlerinden sonra, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Haziran 2017'de 50 sanıklı yeni iddianameyle 35 sanıklı ana dava dosyasının birleştirilmesine hükmetti. Birleşmeyle 85 sanığa çıkan dava kapsamında, Fetullah Gülen'in 2 Haziran 2017'de gıyaben tutuklanmasına, aralarında Ekrem Dumanlı, Zekeriya Öz'ün de bulunduğu 6 sanık hakkında da yakalama emri düzenlenmesine, 28 sanığın tutukluluk hallerinin devamına oy çokluğuyla karar verildi. Üye hakim, aralarında jandarma istihbarat görevlilerinin de bulunduğu 12 sanığın tahliye edilmesi yönünde görüş bildirdi.

Mahkeme heyeti 20 Ocak 2017 tarihli duruşmada, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski emniyet müdürleri Hanefi Avcı ve Emin Erslan ile gazeteci Nedim Şener'in de aralarında bulunduğu 51 kişinin tanık olarak dinlenilmesine karar verdi.

Birkaç duruşma süren Ali Fuat Yılmazer'in savunması 11 Nisan 2017'de sona ererken, dinlenilmesine karar verilen tanıklar sırasıyla mahkemeye gelerek beyanda bulundu. Eski Başbakanlık Teftiş Kurulu (BTK) müfettişi Ayşegül Genç 13 Nisan'da, eski emniyet müdürleri Hanefi Avcı ve Emin Arslan 14 Nisan 2017'de dinlenildi.

Arslan, "FETÖ çetesinin asker, polis ve aydınlara operasyon yapabilmek için cinayete o yıllarda kasıtlı olarak yol verdiklerini" söylerken; Avcı, "Ele geçirmek istedikleri İstanbul emniyetine olayı fatura etmeye çalıştılar. Sahte belgeler ve delillerle operasyon yaptılar." ifadesini kullandı.

ByLock tespit edilen sanıklar

Emniyet Genel Müdürlüğünden mahkemeye gelen yazıya göre, eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in de aralarında bulunduğu 13 sanıkta, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı "ByLock" tespit edildiği bildirildi.

Tanık beyanlarının alınmasına devam eden duruşmalarda 5 Haziran 2017'de dinlenilen soruşturma bilirkişisi Levent Yarımel, "Dink cinayetine bilerek göz yumuldu." dedi. 6 Haziran tarihli duruşmada 5 kişinin beyanı alındı. Tanıklık yapan gazeteci Nedim Şener ile tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer arasında tartışma yaşandı.

Dava dosyalarının birleştirilmesi kararı sonrası 85 sanıklı davanın ilk duruşması 3 Temmuz 2017'de gerçekleşti. Aşamalarda birleşen dosya sanıkları dönemin emniyet ve jandarma görevlilerinin savunmaları alındı. 7 Temmuz 2017 tarihli duruşmada, çoğu jandarma görevlisi 5 sanığın, 3 Ağustos'ta 4 sanığın, 6 Ekim'de 5 sanığın ve 8 Aralık'ta da 5 sanığın tahliyesine karar verildi. Tutuklu sanık sayısı 11'e düştü. Celse arasında 31 Ekim 2017'de Dink cinayetinden yargılanan 18 sanıkta da ByLock tespit edildiği belirtildi.

"İstihbarat kusuru vardı, mazereti yok"

Davanın 5 Aralık 2017 tarihli duruşmasında savunma yapan eski Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Yarbay Metin Yıldız, "Yasin Hayal'in ve 3-4 kişinin bu eylemi gerçekleştireceği kesindi. İstihbarat kusuru vardır, bunun bir mazereti yok." dedi.

Dink cinayeti davasında 2018 yılı genelinde yapılan duruşmalarda, kalan sanık savunmaları ile tanık beyanları alındı. 13 Şubat'ta dönemin Trabzon jandarma görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin, 17 Mayıs'ta dönemin mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız, 12 Temmuz'da eski Trabzon Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ve Yüzbaşı Metin Yıldız, 21 Aralık'ta da eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ile astsubay Yavuz Karakaya tahliye edildi. Celepoğlu, MİT tırları, Karakaya ise darbeye teşebbüs davasından tutuklu bulundukları için cezaevinden çıkamadı.

Davanın 17 Mayıs 2018 tarihli duruşmasında söz alan tutuklu sanık Ramazan Akyürek, "eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın kendisinden, Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisi olan F4 belgesini yok etmesini istediğini" öne sürdü.

Mahkeme Heyeti Başkanı Ali İhsan Horasan, davanın 24 Eylül'deki duruşmasına görev yeri değiştiği için son kez katıldı. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına getirilen Horasan'ın yerine başkan olarak Emre Efe Şimşek atandı. Şimşek, 25 Eylül tarihli duruşmada ilk kez başkanlık yaptı. Tutuklu sanık olarak 4 kişinin kaldığı davanın bir sonraki duruşması 12 Mart 2019'da gerçekleşti.

Önce tahliye sonra tutukluluğun devamı kararı

Dink cinayetinin 13. yılında da devam eden davanın 12 Mart 2019 tarihli duruşmasında Samsun Emniyet Müdürü Vedat Yavuz ve Çanakkale Emniyet Müdürü Celal Sel'in tanıklığına başvuruldu. Yavuz, "F4 evrakı İstihbarat Daire Başkanlığı C Şubesinin sorumluluğundaydı. Notla ilgilenen C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'di." dedi.

Davanın 14 Mart 2019 tarihli duruşmasında, tutuklu sanıklar Ercan Gün ve dönemin jandarma istihbarat görevlisi Muharrem Demirkale'nin adli kontrolle tahliyesine karar verildi. İki sanık da başka davalar kapsamında tutuklu bulundukları için cezaevinden çıkamadı. Bu karara İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmesi üzerine heyet, sanıkların tekrar tutukluluklarının devamına hükmetti.

Hakkında FETÖ'nün 7 Şubat MİT kumpasına ilişkin soruşturma yürütülen davanın sanıklarından Ercan Gün ile ilgili "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçu dosyası, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki davayla birleştirildi.

Muammer Güler: Tehdit ve baskı söz konusu değildi

Davanın 12 Haziran 2019 tarihli duruşmasında, cinayet döneminde İstanbul Valisi olarak görev yapan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in tanıklığına başvuruldu. Güler, Dink'in ölümünden bir hafta önce valiliğe çağrıldığı gibi algı yaratıldığını belirterek, "Sabiha Gökçen ile ilgili hassasiyetin paylaşılması ve yazdığı yazının (Gökçen'in Ermeni olduğu iddiasını içeren yazı) kaynağının sorulmasına yönelik bir toplantıdır. Orada tehdit ve baskı söz konusu olmamıştır. Algı yaratıldı. Cinayetle ilgili hiçbir illiyet bağı yok. Devletin aba altından sopa göstermesi gibi bir durum asla söz konusu olmamıştır." ifadelerini kullandı. Güler, Celalettin Cerrah'ın en küçük bir ihmali olduğuna inanmadığını da kaydetti.

Mahkeme heyeti, 13 Haziran 2019 tarihli duruşmada ana dava hükümlüleri Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu ana dava sanığı 9 kişinin dava dosyasının, birtakım suçlar yönünden zaman aşımının dolması ihtimali bulunduğu gerekçesiyle ayrılmasına hükmetti. 9 sanığın dosyasının ayrılmasıyla Dink cinayeti davası 76 ve 9 sanıklı olmak üzere iki dosya üzerinden devam etti.

Ayrılan dosyada 7 sanığa hapis cezası

Ayrılan 9 sanıklı davayla ilgili 9 Temmuz 2019'da hüküm kuruldu. Mahkeme heyeti Erhan Tuncel'e, "tasarlayarak ve bomba kullanarak kasten öldürmeye teşebbüs, mala zarar vermek, silahlı suç örgütüne üye olmak ve kasten öldürmeye yardım" suçlarından 99 yıl 6 ay hapis cezası verirken bu sanığın tutuklanmasını da kararlaştırdı.

Yasin Hayal'e, "silahlı suç örgütü kurma ve yönetme" suçundan 7 yıl 6 ay, Ogün Samast'a "silahlı suç örgütüne üye olmak" suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası veren heyet, benzer suçlardan Zeynel Abidin Yavuz'un 14 yıl 22 gün, Tuncay Uzundal'ın 16 yıl 10 ay 15 gün, Ahmet İskender ile Ersin Yolcu'nun 1 yıl 10 ay 15'er gün hapisle cezalandırılmasına, sanıklar Salih Hacısalihoğlu ve Osman Hayal'in ise beraatine hükmetti.

Mahkeme heyeti gerekçeli kararında, "Yasin Hayal'in siyasi saiklerle suç işlemek için oluşturduğu teşekkülün zaman içerisinde diğer sanıkların da katılımıyla belirsiz tür ve sayıda suçları işlemek üzere, süreklilik gösteren, hiyerarşik düzen içerisinde çalışan ve iş bölümüne dayalı örgütsel bir yapıya dönüştüğü anlaşılmıştır." ifadesini kullandı.

Samast'ın Samsun'da görüntülenmesiyle ilgili tanık beyanları

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki 76 sanıklı davada ise süreçte tanık beyanları alındı. 4 Eylül 2019 tarihli duruşmada eski İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör, Muhammed Bulgur ve Ahmet Kahveci, 5 Eylül'de kamera kayıtları olan banka şube müdürü Hamza Bülent İlkehan, eski polis Cem Akar ve 26 Kasım'da dönemin Trabzon jandarma istihbarat görevlisi 2 kişi ve o dönem İstanbul'da görevli emniyet müdürlerinden Yunus Dolar, 27 Kasım'da eski Samsun Emniyet Müdürü Mustafa İlhan ve müdür yardımcısı Sabahattin Artın, eski Samsun Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Mustafa Kuraş ve Samsun Jandarma Komutan Yardımcısı Fuat Kömürcü, 28 Kasım'da da Samsun İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapan Fikret Yalman ve istihbarat şube görevlisi İsmail Hakkı Günay dinlenildi.

Tanık Yunus Dolar, "Zaman gazetesine bir şeyi Ercan Gün aracılığıyla iletiyorduk ve Zaman gazetesinden Ekrem Dumanlı da söyleyeceklerini Gün vasıtasıyla iletiyordu." dedi.

Mustafa İlhan, "Ogün Samast'ın herhangi bir olaya mahal vermeden yakalanmasını sağlayan da biziz." ifadesini kullandı.

Sabahattin Artın, "(Samsun emniyetinde çekilen görüntüler) Emniyette fotoğraf ve görüntülerin çekildiği TEM şubenin olduğu kata çıkmamıştım. Yukarı çıksaydım o rezilliğe müsaade etmezdim, hepsini birden kovardım." diye konuşurken, Fuat Kömürcü, "Üst makamlarla konuşmamız sırasında zanlıya ait fotoğraf isteneceği kanaatine vardık. Bunun üzerine asayiş şube müdürünü telefonla arayarak katil zanlısının birkaç poz fotoğrafının alınmasını istedim." beyanında bulundu.

Tanıklardan Fikret Yalman, Ogün Samast'a ait 44 saniyelik görüntüleri ilerisi için iyi olacağı kanaatiyle kendilerinin aldırdığını ve paylaşmadıklarını belirterek, "Samast'ın yakalanmasından birkaç gün sonra İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer beni istihbarat telefonundan arayarak, 'Elinizde ne kadar görüntü, veri varsa bunları bize gönderin' dedi. Biz de sistem üzerinden bu görüntüleri, talimat gereği ilgili şube müdürlüğüne gönderdik." diye anlattı.

Davanın 2019 yılındaki son duruşması 28 Kasım'da gerçekleşti. Mahkeme heyeti, başka bir dava kapsamında suç örgütü elebaşı olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan Yakup Kürşat Yılmaz'ın da aralarında bulunduğu 8 kişinin tanık olarak dinlenilmesine karar vererek duruşmayı 18 Şubat'a erteledi.

Muhabir: Murat Kaya