TBMM (AA) - Devlet Bahçeli, MHP TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Bartın Amasra'da 14 Ekim akşamı milletin yüreğine ateş düştüğünü anımsattı.

Maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında canların gittiğini, hayatların bittiğini ve hayallerin söndüğünü, 41 maden işçisinin bu elim ve feci patlamada son nefesini verdiğini belirten Bahçeli, tedavisi devam eden 11 işçiden 5'inin durumunun ağır olduğunu bildirdi.

"Hakikaten üzüntümüz tarifsiz ve tanımsızdır." diyen Bahçeli, devletin tüm imkanlarıyla seferber olduğunu, 24 saat içinde felaket tablosunun kontrol altına alındığını, arama-kurtarma çalışmalarının süratle ve eşgüdüm halinde icra edildiğini anlattı.

Maden ocağının eksi 300 kotundaki patlamayla ortaya çıkan yangını söndürme çalışmalarının da aralıksız sürdürüldüğünü dile getiren Bahçeli, haberi alınca hemen olay mahalline MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz ile Bartın Belediye Başkanı Sayın Cemal Akın'ı gönderdiklerini ve gelişmeleri anbean takip ettiklerini söyledi. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Elbette malum patlamaya yol açan kusur, ihmal ve eksik olarak değerlendirebilecek ne varsa mutlaka gün yüzüne çıkarılacaktır. Bu konunun biz de sonuna kadar takipçisi olacağız. Ancak maden ocağındaki patlamayı bahane ederek felakete siyasi bir içerik katmak için el ovuşturan kim ya da kimler varsa bize göre samimi değildir, dürüst ve iyi niyetli olarak da görülemeyecektir. Acı üzerinde istismar yapmanın mert ve sorumlu bir tavırla hiçbir ilgisi olamaz. Eğer facianın failleri varsa, bunlar tespit edilirse adli ve idari açıdan muhakkak hesabı da sorulacaktır. Aksini düşünmek bile abestir."

"Hangi vicdan sahibi maden ocaklarında bile bile felaketlere göz yumabilir?"

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Amasra'yı konuşurken 8 yıl önceki Soma felaketini hatırlatmanın maksatlı ve hastalıklı bir yaklaşım olduğunu ifade ederek, patlamış ve alev almış maden ocağından kardeşlerinin bulunup çıkarılmasını bekliyorken sosyal medyadan provokasyona heves edenlerin, ortamı kızıştırmak için devreye girenlerin hem alçak hem de ahlaksız olduklarını belirtti.

Acılar çok tazeyken, patlama yeni olmuşken ve henüz işçiler toprak altından bile çıkarılmamışken Sayıştay'ın 2017 ile 2019 raporlarındaki Amasra Müessese Müdürlüğü ile ilgili bölümlerinin birden bire servis edilip suçlu ve sorumlu arayışına girenlerin önünün arkasının iyice araştırılması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, raporlarda eksi 300 metrede dahi kazı yapılmasının neden olduğu risklere dikkat çekildiği, alınması gereken önlemlerin de madde madde sıralandığının söylendiğini aktardı. Bahçeli, şunları kaydetti:

"Belirli bir süreyle denetim görevini yapan denetçiler her şeyi biliyor ve görüyor da bir tek söz konusu Müessese Müdürlüğünün işçi, memur, mühendis ve yöneticileri mi ne yapacaklarını, hangi tedbirleri alacaklarını bilmiyorlar? Olacak iş midir bu? Böyle bir iddia aklın ve mantığın neresiyle bağdaşacaktır? Biz Sayıştay raporlarının değerini, muhtevasındaki tespit ve teklifleri elbette inkar etmiyoruz, es geçmiyoruz. Nitekim denetim fonksiyonunun devlet hayatındaki önemini gayet iyi biliyoruz. Fakat Sayıştay raporlarının art niyetliler eliyle siyasi muhalefet haline dönüştürülmesini ise son derece mahsurlu, oldukça da manidar buluyoruz.

Yerin üstünde ahkam kesenlerin durumlarıyla, yerin altında kömürün karasına, kayanın ve toprağın zorluklarına göğüs geren, bu şekilde ömür geçiren kardeşlerimizin muhatap olduğu gerçekler kuşkusuz bambaşkadır. Maden ocaklarında çalışılan damarların hemen hemen tamamında gaz içerikleri yüksek değil mi? Arıza mahallerindeki tehlikeler daha fazla değil mi? Ocaklarda çalışırken aynen uyulması gereken ve nelerin yapılacağını ihtiva eden kurum için yönergeler, ilave mevzuat hükümleri bilinmiyor mu? Hangi vicdan sahibi, hangi yetki ve sorumluluk mertebesine ulaşmış bir vatan evladı maden ocaklarında bile bile, göre göre felaketlere göz yumabilir?"

"Fırsatçılık yapanların kanında leke vardır"

Devlet Bahçeli, günün, yaraları sarma, acıları paylaşma ve azaltma, eksik ve gedikleri kapatma günü olduğuna dikkati çekerek, "Fırsatçılık yapanların kanında leke vardır. Maden nedir, emek nedir, helal kazanç ne demektir bilmeyenlerin, toprağın altından rızık çıkarmanın nasıl bir şey olduğunu hayaline dahi getiremeyenlerin felaketler üzerinden cepheleşme üretmeye çalışması insafsızlıktır, izansızlıktır. Amasra'daki patlama hepimizi yakmıştır. Acı 85 milyon Türk vatandaşının tamamınındır. Şimdi zillet partilerinin teker teker bu felaketi siyaset malzemesi yaparak gürültü kirliliğine kapı açacak olmaları, kızarmaz yüzün, yaşarmaz gözün, utanmaz bakışın nerelere kadar tutunduğunu da ortaya koyacaktır." diye konuştu.

Amasra'da devlet ve hükümetin duruma vaziyet ettiğini dile getiren Bahçeli, "Her ihtimal titizlikle ele alınıp değerlendirilecektir. Mesele bundan sonra aynı acılarla tekrar karşılaşmamaktadır. Samimiyetle, safiyetle, el birliğiyle, güç birliğiyle Amasra'nın gözyaşlarını silmektir. Ve asıl mesele maden ocağındaki patlamada aramızdan ayrılan mesela Okan Akgül kardeşimizin tabutu üzerindeki fotoğrafını eliyle işaret ederek annesine gösteren 2 yaşındaki yavrusuna, geride kalan sevdiklerine, tüm mağdurlarımıza, tüm acılı ailelere sahip çıkmaktır." dedi.

Türkiye'nin güçlü bir devlet ve her sorunu çözecek kabiliyette olduğuna, her müşkülatın üzerinden gelineceğine işaret eden Bahçeli, "Yeter ki bir olalım, dayanışma içinde bulunalım. Yeter ki tek ses, teke nefes ve tek yürek halinde mücadele edelim." değerlendirmesinde bulundu.

"Kimin atına binerse onun türküsünü çağıranlar..."

Bahçeli, 2023'ün Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci yüzyılının nihai eşiği, ikinci yüzyılının ilk adımı, lider ülke Türkiye'nin müjdesi ve bu hedefin tarihi mesajı olduğunu söyledi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucu felsefesi ve kuruluş ilkelerinin her zamankinden çok daha tesirli ve zinde olduğunu ifade eden Bahçeli, ülkenin yönetim hayatında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile gerçekleşen kalıcı ve köklü reformun Türkiye'nin önünü açtığını ve gücüne güç kattığını belirtti. Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:

"Kimin atına binerse onun türküsünü çağıranlar bu gerçeği kabulde zorluk çekse de vaki gerçek asla değişmeyecektir. Kuru üzümden pekmez çıkarmak için eğri bacaklı masalara oturanlar büyüyen, gelişen ve yükseldikçe yükselen Türkiye bahtiyarlığını göremezler, görseler bile itiraf ve izah edemezler. Çünkü bunlar katrandan çıkıp zifte düşen, hüsrandan kaçıp hezimeti boylayan aymazlardır. Çünkü bunlar kepçesi suya çarpmış çark gibi dönen ayarsızlardır. Ağzı tetik, dili tüfek olmuş bu aymaz ve ayarsızların zillet içinde oldukları da ayan beyan ortadadır."

Devlet Bahçeli, Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını, devlet hayatına hakim olan iş birliği, denge, uyum, ekip ruhu, koordinasyon ve hızlı karar alma becerisinin kısır çekişmeleri, kronik hizipleri artık sonlandırdığına işaret etti. Türkiye'nin bu yeni ve üst seviyedeki parlak durumuna "zillet ittifakı"nın intibak zorlukları, ifade güçlükleri ve idrak zaaflarının had safhada olduğunu belirten Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilerleyişinde sınır olmadığını vurguladı. Bahçeli, "Zamanın ruhu, çağın ufku, dünyanın bugünkü siyasi ve ekonomik durumu, yelkenimizi şişiren rüzgar misali bizimledir, yürüyüşümüzü tahkim ve takviye etmektedir. Sahip olduğumuz millet ve tarih şuuruyla nereye ulaşmak istediğimizin bilincindeyiz. Tesadüflerin ikramında bir gelecek arayış ve iddiasında da olmadığımız açıktır. Bu nedenle çok çalışıyoruz. Nefes alır gibi mücadele ediyoruz." şeklinde konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin on yıllardır 2023'ün düşünü kurduğunu, Cumhuriyet'in 100. yıl dönümüne büyük umutlar bağladığını ve yüzyılla sözleşmeyi 22 sene önce yaparak önüne büyük hedefler koyduğunu anlatarak, son bir yıl içinde bütün illeri heyecanla dolaştıklarını, bütün ilçelerde kucaklaşmanın sıcaklığını iliklerine kadar hissettiklerini dile getirdi.

Şimdi de köy köy gezdiklerini, inanmış ve davasının onurunu varlığının onuru bilmiş dava arkadaşlarıyla siyasi çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını aktaran Bahçeli, 8 Ekim 2022'den itibaren "Adım Adım 2023; Köyüm Benim Sohbet Toplantıları" ile köylere, milletin efendisi olan köylülere misafir olduklarını ve onları dinlediklerini söyledi.

Manisa'da pazar günü milletin huzuruna çıkacaklarını ve "Adayımız belli, kararımız net." diyeceklerini bildiren Bahçeli, "Ruhumuzun mukavemet ve mücadele mayası inancımızla karılmıştır. İnanmak başarmanın yarısıdır. İnananlar için zafer kaderdir. Kendimize, davamıza, milletimize, başaracağımıza, Allah'ın inayetiyle istikbalde devleşmiş Türkiye'nin doğacağına yürekten inanıyoruz. Bizim yolumuz çetin, engebeli ve dikenlidir. Ayağını veya ayakkabısını değil, ahfadını ve atisini düşünen ülkü erleriyle, ülke sevdalılarıyla aydınlık geleceği muhakkak inşa ve ihya edeceğiz, bunu da Cumhur İttifakı'nın iradesiyle başaracağız." ifadelerini kullandı.

Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Zafer Türküsü" isimli şiirinden bir bölümü okudu

Bahçeli, Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Zafer Türküsü" isimli şiirini, iradelerinin süzülmüş hali olarak nitelendirdi.

Şiirden bir bölüm okuyan Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti'nin nice kahramanlıklar, fedakarlıklar ve bedeller sonucunda tarihteki yerini almış bir millet ve medeniyetin eseri olduğuna dikkati çekti.

Milli Mücadele'ye husumetiyle bilinen Refik Halid Karay'ın kaleme aldığı ve "düşmana bile taş çıkartan" şeklinde nitelendirdiği bazı cümlelerini hatırlatan Bahçeli, Milli Mücadele kahramanlarının ecellerine gelmediklerini; haine, iş birlikçiye, işgalci güçlere, müstevli alçaklara ecel olmaya, satılmış kafalara balyoz gibi inmeye geldiklerini söyledi. MHP Genel Başkanı Bahçeli, şunları kaydetti:

"İçimizden ve dışımızdan kuşatılmıştık, tıpkı bugünkü gibi. Manda ve himaye özlemi çekenler vardı, tıpkı bugünkü gibi. Düşmana ganimet olanların sesi çok çıkıyordu, tıpkı bugünkü gibi. Fakat kurucu kahramanlar, tıpkı bugün bizim gibi; 'ölümden öte yol gitmez, mezardan öte sal gitmez, ya istiklal ya ölüm', diyerek yedi düvele meydan okumuşlar, rest çekmişlerdi. İpini sürüyerek ortalıkta boy gösterenlerin Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini ve sonraki yıllarını özümsemesi akla da bilime de tarihe de vicdana da terstir. Nal ile çivi arasına sıkışmış siyasetleriyle Türkiye'mizin önünü perdelemeye azmetmiş olanlar, Atatürk'ü bilemezler, kurtuluş yıllarını bilemezler, şehidimizin şühedamızın mirasını asla tanımazlar, asla da taşıyamazlar."

Bahçeli, ödünç kediyle fare tutma çabası içinde olan sefalet yuvalarının içine düştükleri ibretlik hallerin, taktıkları kalın maskelerin, girdikleri sahte kılıkların onları saklamaya yetmeyeceğini belirterek, Türkiye'yi yabancı ülkelerde şikayet etmenin, jurnalcilik yapmanın ve yabancıların karşısında el pençe divan durmanın şerefli bir tavır olmadığını söyledi. Devlet Bahçeli, "Newyork'un en işlek caddesine çıkmak, ergenler gibi video çekmek, bu suretle Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı'na kara çalmaya teşebbüs etmek adamlık değildir, siyaset değildir, mertlik hiç değildir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dersini tarihten değil, Türkiye düşmanlarından aldığını açık seçik gözler önüne sermiştir." değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun "Hedefimiz 100 yıllık Cumhuriyeti 2023’te demokrasiyle taçlandırmaktır" sözlerini anımsatan Bahçeli, "Sayın Kılıçdaroğlu bu taç olmasaydı ne ABD'ye gidebilirdin ne de gittiğin zaman Türkiye'yi kötü gösterebilirdin. Dua et ki yerleşmiş ve güçlenmiş bir demokrasimiz vardır ve ortadadır. Tek kelimeyle diyorum ki yazıklar olsun. Biz zillet deyince rahatsız oluyorlar, ya ne diyelim peki? Bu Kılıçdaroğlu'nu ve ittifakını hayırla nasıl yad edelim?" diye konuştu.

"ABD biletini alan İP'in de yolu yol değildir"

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Yunus Emre'nin "Cümleler doğrudur sen doğru isen/Doğruluk bulunmaz sen eğri isen" dizelerini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"CHP Genel Başkanı'nın neresi doğrudur? Zillet ittifakı paydaşlarının neresinde doğrunun izi vardır? Ne doğramışlarsa aşlarına, o geliyor kaşıklarına. Olan budur. Elden vefa, zehirden şifa, zilletten de sefa umacak kadar şuur dağılmasının pençesine düşmüşler. Türk ordusu Sakarya'nın doğusuna taktik çekiliş halindeyken, dönemin Birleşik Krallık Başbakanı aynen demişti ki: 'Türkler Mekke'ye doğru kaçıyor'. Kılıçdaroğlu'nun mantığı ve aklının dibi işte budur. İlham kaynağı yerli, milli değildir; bizden değildir, biz değildir, milletimizin şanına ve şerefine kesinlikle uygun değildir.

Kılıçdaroğlu'nun ABD'de ne yaptığı, kimin dümen suyuna girdiği, kimlerle temas kurduğu, kimlerin eline ve avucuna baktığı az çok bellidir. Özellikle kendisine eşlik eden gazetecileri de atlatarak 8 saat süreyle ortadan kaybolması ziyadesiyle kuşkuludur. Kılıçdaroğlu'na soruyorum, o gizemli 8 saat içinde neredeydin? Kimlerle fiskos yaptın, kimlerle geniş bir planın parçası olmayı içine sindirebildin? Kılıçdaroğlu, bu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır. FETÖ'cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya'da mola verip vermediğini açıklığa kavuşturmak mecburiyetindedir. Türkiye'de bulamadığını ABD'de aramak müflis bir siyasetçinin son çırpınışıdır. Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyareti, dahası başörtüsü istismarından hemen sonra uçağa atlayıp Türkiye'den ayrılışı birbiriyle bağlantılı sancılı gelişmelerdir."

Bahçeli, şimdi de İYİ Parti'li bir heyetin "Türk festivali bahanesiyle" ABD'ye gideceğini belirterek, "Kılıçdaroğlu'nun gölgeli ziyaretinin hemen akabinde ABD biletini alan İP'in de yolu yol değildir, siyasi zihniyeti milli ve ahlaki esaslara muvafık değildir." görüşünü paylaştı.

Okyanus ötesinde rol dağılımı ve iş bölümü yapıldığını söyleyen Bahçeli, "Zillet ittifakının paydaşları sırasıyla ABD'yi tavaf etmeye başlamıştır. Sipariş gündeme göre, listelenmiş talimatlar uyarınca, FETÖ'nün çekim alanında, emperyalizmin gözetiminde siyaset yapmanın onurlu ve haysiyetli hiçbir yanından bahsedilemeyecektir. Zillet ittifakı, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorusunun cevabını yanlış yerde aramaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nı seçecek, belirleyecek ve yetkilendirecek güç ne AB'dir, ne ABD'dir, sadece ve sadece büyük Türk milletidir." ifadesini kullandı.

Devlet Bahçeli, CHP'nin yitirdiği iradesini emperyalizmin kanlı sahnesinde bulmanın çabasında olduğunu, bu yüzden CHP yönetiminin kuruluş yıllarına sırt döndüğünü belirterek, "CHP yönetimi, virajı alamamış ve arabayı devirmiştir." dedi.

Prof. Dr. İdris Küçükömer'in "CHP aslında, batılılaşma adı altında düzenin yabancılaşmasını temsil etmiştir" sözlerini aktaran Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun tam da buna uygun olarak Batı uygarlığında yer alma arzusunun yabancılaşma, yozlaşma, süslü yıkımın millete artan dozajlarla kabul ettirilme amacı olduğunu söyledi. Bahçeli, bugünkü CHP yönetiminin, Türkiye'nin karşısında hizalandığının inkar edilemez boyutta olduğunu dile getirerek, "Kılıçdaroğlu'nun değil Cumhurbaşkanı adayı olması, CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturması bile zuldür, CHP'ye oy veren kardeşlerimize hakarettir, hürmetsizliktir, dahası zulümdür." diye konuştu.

Koyunun çıkardığı toz nasıl kurdun gözünden kaçmıyorsa, hiçbir sinsi hesabın da kendilerinin gözünden kaçmadığını ve kaçamayacağını ifade eden Bahçeli, emel sahiplerinin akıllarını başlarına alması gerektiğini belirtti. Türkiye'nin sahipsiz ve ümitsiz; Türk milletinin yarınsız ve çaresiz; devletin yetim, milletin öksüz olmadığını söyleyen Bahçeli, MHP'nin dimdik ayakta; Cumhur İttifakı'nın, ezberleri bozan, ezilenleri kucaklayan, esareti millete reva görenlerin de hakkından cesaretle gelen ve gelecek olan irade olduğunu kaydetti.

"Muhataplarının başına da külah olarak geçiriyoruz"

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın yaptığı araştırmaya göre gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısının 45'e yükseldiğini, dünyada 828 milyon insanın açlıkla karşı karşıya olduğunu aktardı. Bu iç karartan manzaranın arkasında, Kovid-19 salgınıyla beraber Rusya-Ukrayna savaşının bulunduğuna dikkati çeken Bahçeli, daha güvenli, huzurlu, adil bir dünyaya ulaşmak için açlıkla, yoksullukla, gelir ve servet dağılımındaki adaletsizliklerle küresel çapta mücadele etmenin insani ve vicdani görev olduğunu dile getirdi.

Küresel adalet ve merhametin kurumsallaşmasının, bu vesileyle empati duygusunun işlevsel olmasıyla vicdan seferberliğinin coğrafyaları kuşatmasının bir insan ve bir medeniyet hakkı olduğunu kaydeden Bahçeli, Türkiye'nin dünya üzerinde bu hakkı en fazla gözeten, bu hakka en çok riayet edip saygı gösteren ülke mevkisine tırmandığını belirtti.

Bahçeli, beşeriyetin barışa ve huzura susadığını, hakkaniyetli paylaşıma hasret kaldığını vurgulayarak, "Eğer yeni bir dünyanın kapıları aralanacaksa, değişim dinamiklerinden farklı bir hayat iklimi doğacaksa bu yeni hal kesinlikle insan merkezli, adalet ve barış odaklı tecelli etmelidir. Bir damla petrolü, bir metreküp gazı insan kanından, insan hayatından, insan onurundan daha değerli addeden bir sefil anlayış derhal terk edilmelidir. Kan kokusu almış bir köpekbalığından daha tehlikelisi petrol kokusu almış acımasız ve zalim güçler değil midir? Böylesi bir dünya nizamının, böylesi bir gezegen vasatının kalbi selim olması, insana ve insan haysiyetine hürmet etmesi akıl karı mıdır?" değerlendirmelerinde bulundu.

MHP lideri Bahçeli, Türkiye'nin, insan ve insanlık onurunu esas alarak ikmal ve icra ettiği siyasetiyle umut adası gibi belirmeye ve berrak bir şekilde sivrilmeye başladığını dile getirerek, Tahıl Koridoru Anlaşması'nın son üç aylık mazisine bakıldığında Ukrayna limanlarından kalkan 345 geminin toplam 7 milyon 700 bin ton tahılı ihtiyaç sahibi ülkelere taşıdığını hatırlattı. Bahçeli, şu görüşleri paylaştı:

"Türkiye bu süreçte asla unutulmayacak bir insanlık vazifesini deruhte etmiş, açlık çeken milyonların çığlığını hem duymuş hem de duyurmuştur. Putin'in açıklamaları, Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif ve çok kulvarlı girişimleri Türkiye'nin bir gaz deposu olmasını gündeme getirmiştir. Kuzey hatlarının güvensiz olması sebebiyle TürkAkım, enerji güvenliğinin vazgeçilmez bir öğesi haline gelmiştir. Bu aşamada Kılıçdaroğlu'nun 'Ukrayna’dan yana olalım' sözü bütünüyle kof bir söz, gerçeklere aykırı bir görüş, siyaset ve diplomasi cehaletidir. Türkiye taraftır, ama kalıcı, kararlı ve kuşatıcı bir barışın tarafıdır. Avrupa ülkelerinin ısınıp aydınlanması yakın bir gelecekte Türkiye'nin takdir, temin ve kararıyla mümkün olabilecektir. Bu, enerji jeopolitiğinde stratejik bir güç noktasına hızla tırmandığımızın apaçık resmidir."

Avrupa Birliği Komisyonu'nun 12 Ekim 2022 tarihinde yayımladığı 2022 yılı Türkiye Raporu'nun baştan ayağa sübjektif, yanlı ve tarafgir olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Terörle mücadelemize yönelik haksız ve hayasız ithamları; siyasal sistemimize, siyasetçi ve yöneticilerimize asılsız iddiaları; Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs'ta Rum ve Yunan tezlerini sahiplenen marazi bakış açısını; Kıbrıs Türklerinin yok sayılmasını; Rusya-Ukrayna savaşı kapsamında, AB'nin uyguladığı yaptırımlara Türkiye'nin katılmamasını eleştiren ucuz yaklaşımı; AB'nin barışın değil savaşın yanında konuşlanmasını da bütünüyle reddediyor, 2022 Türkiye Raporu’nu gıyaben yırtıp atıyor, muhataplarının başına da külah olarak geçiriyoruz. Ülkemiz iyi niyetle, yapıcı, olumlu ve pozitif bir siyaset marifetince, dostane ve iyimser bir diyalog ekseninde duruş ve tutum gösterirken, AB'nin bunu görmezden gelmesi, her fırsatta Türkiye'yi kötü gösterme densizliği ayıptır, yanlıştır, günahtır, ikiyüzlülüğün ta kendisidir." dedi.

Bahçeli, AB'nin siyasetinin kriz ve kutuplaşma siyaseti olduğunu ifade ederek, "Demedi demesinler, nefretle gelmesinler, bizim böyle bir siyasete karnımız tok, misilleme siyasetimiz de pek çoktur." diye konuştu.

"O çekici telefona değil, kafana vurursan belki kendine gelebilirsin"

MHP lideri Bahçeli, sosyal medyanın tehlikeli bir alan olduğunu ve bu mecrada her türlü haşaratın da meydanı boş bulduğu için at oynattığını belirterek, bu bağlamda "Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin, AK Parti ve MHP'nin mücadele ve müdahalesiyle kabul edilerek yasalaştığını anlattı. Milletvekillerine teşekkür eden Bahçeli, "Allah'a şükür, mühim ve acil bir ihtiyaç milli irade vasıtasıyla karşılanmıştır. Zillet ittifakı 29. maddeyi terörize ederek olmadık yollara müracaat edip mezkur kanunun görüşmelerini sabote etmeye kalkışmıştır." ifadesini kullandı.

Söz konusu maddeyi okuyan Bahçeli, şöyle devam etti:

"Zillet ittifakının, çıkarcı yandaşların, buçuk aydınların, kiralık kalemlerin saldırdığı, sulandırdığı ve feryat ettiği meşhur madde budur. Halk arasında endişe, korku ve panik yaratanlara cezai sorumluluk yüklemenin neresi hatalıdır? Ülkemizin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayanlara yasal tedbir alınmasının neresi zulümdür? CHP'li bir milletvekili, eline çekici alıp Genel Kurul kürsüsünde telefon kıracak kadar alçalabilmiştir. Sen o çekici telefona değil, kafana vurursan belki ayılabilir, kendine gelebilirsin. Bu çekiç Genel Kurul’a nasıl getirilmiş, kürsüye nasıl çıkarılmıştır? Çekiç de aynen bir silah gibi suç unsuru değil midir? Bu haliyle çekicin mesela kalaşnikoftan ne farkı vardır? Biz Genel Kurul salonunda ne çekiçli eylemcilere ne de kalaşnikoflu teröristlere, bilinsin ki tahammül edemeyiz, sessiz kalamayız, seyirci olamayız."

Devlet Bahçeli, muhalefetin bu yasaya ilişkin iddialarını sıralayarak, bunları, sosyal medyadan milleti manipüle etmeye çalışanların kurnaz ve kurmaca şikayetleri olarak nitelendirdi. Bahçeli, şu düşünceleri dile getirdi:

"Zillet ittifakının haberi olsun, ne yapsalar boşuna, köprü suyun öte yakasında kaldı. Yalan habere bel bağlamayanlar bu yasadan rahatsız olmaz. İftiraya prim vermeyenler, kamu düzenini bozmayı aklından geçirmeyenler, ülkemizin iç ve dış güvenliğini zedelemek için pusuya yatmayanlar bu yasadan asla memnuniyetsizlik duymaz. Geçiniz bunları, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, insan onuruyla insan haysiyetini savunan hiç kimse bu yasaya dudak bükmez, bükemez, bükmemiştir. Dezenformasyon yasası hıyanetin, bozgunculuğun ve rezaletin sosyal medya ayağına kilit vurmuştur. Çok da güzel olmuş, maşeri vicdan 'oh be' demiştir. İşte kuyu, işte suyu, işte milletimizin huzuru, kastetmeye çalışanlar olursa bedelini sonuna kadar ödemeye hazır olmalıdırlar."

Bahçeli, toplantı çıkışında bir gazetecinin, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake'in, Ege konusunda "taraf tutmadıkları" şeklindeki açıklamasını anımsatarak, değerlendirmesini sorması üzerine, "Aptallar, herkesi aptal zannetmesin. Türkiye'de aptal yok, zeka var." yanıtını verdi.

Muhabir: Seval Ocak Adıyaman