Altılı Masa, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi’ni bugün Ankara’da düzenlediği toplantıda kamuoyuna açıkladı. “Şimdi demokrasi zamanı” sloganıyla düzenlenen toplantıya; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal katıldı.

Altı liderin salona beraber giriş yaptığı toplantı, sinevizyon gösterimi ile başladı. “Biz Türkiye’yiz bugünlere kolay gelmedik. Biz iyi biliriz, iktidar ayrıdır” ifadelerinin yer aldığı gösterimde; Türkiye haritası üzerine kurulu bir koltuk gösterildiği anda “Bir kişinin yanlışlarını hepimiz çekemeyiz” denildi. Sinevizyonda, “Şimdi ortak akıl, yanlışları düzeltme zamanı” vurgusu yapıldı.

Altı partinin isim sıralamasına göre altı Genel Başkan Yardımcısı tarafından yapılan sunumda ilk sözü alan Cumhuriyet Halk Partisi Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, şöyle konuştu:

“Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırmak, adaleti tesis etmek, farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek bir arada özgürce yaşamak, toplumsal barışı ve huzuru sağlamak, tüm vatandaşların insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini güvence altına almak, çoğulcu demokratik bir Türkiye inşa etmek ve gelecek nesillere bu değerleri emanet etmek için bugün tarihi bir adım daha atıyoruz. 28 Şubat tarihli mutabakat metnimizi temel alan anayasa değişikliği önerimizi bugün taktirlerinize sunuyoruz.

Yasama, yürütme ve yargı, temel hak ve özgürlükler, kamu yönetimi başlıkları altında belirlediğimiz ilkeleri 84 madde ve 9 başlıkta yaptığımız değişiklikle anayasal güvenceye kavuşturmayı hedefliyoruz. Bu önerimiz bir toplumsal sözleşme taslağıdır. Bu niteliğine uygun olarak anayasa değişiklik önerimizi, demokrasinin asli görevi olan çoğulculuk ve uzlaşma ilkeleri doğrultusunda toplumun tüm kesimleri ile müzakere ettikten sonra seçimlerin hemen ardından TBMM’ye sunacağız.

Bugün Cumhuriyet tarihimizin en derin krizini yaşıyoruz. Ekonomiden adalete, eğitimden sağlığa, özgürlükten güvenliğe, akla gelen her alanda yaşanan bu çok yönlü kriz halinin en önemli sebebi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altındaki keyfilik, kural tanımazlık, liyakatsizlik ve yozlaşmadır. Sorun sistemdedir, sistem ile ekonominin doğrudan bağlantılı olduğunu biliyoruz. Örneğin bu ucube sistemde Merkez Bankası’nın bağımsız olamayacağını biliyoruz. Sistem ile adaletin doğrudan bağlantılı olduğunu biliyoruz. Bu ucube sistemde yargının bağımsız olamayacağını biliyoruz. Bu sistemde mahkemede adaletin, gelir dağılımında adaletin, sosyal adaletin, fırsat adaletinin olamayacağını, adaletin olmadığı yerde de mutluluk olmayacağını biliyoruz. Bu ucube sistemde üniversitelerin özgür olamayacağını, gençlerin geleceğe güvenle bakamayacağını biliyoruz. Ve bizler bu sistemden ülkemizi kurtarmak için birlikte çalışıyoruz. Aynı zamanda geçmişin dar kalıplarını da reddediyoruz.

12 Eylül darbe hukukunun yarattığı güçsüz bir parlamenter sistemi değil güçlendirilmiş bir parlamenter sistem öneriyoruz. Önerimiz ile mevcut tek adam sistemini sona erdirmeyi, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı esasına dayanan ve güven veren yeni bir sisteme geçmeyi taahhüt ediyoruz. Önerimiz ile anayasal düzenin temeline insan onurunu koyuyoruz. İnsan onuru dokunulmazdır, anayasal düzenin temeli olmalıdır. Devlet insan onuruna saygı göstermek ve onu korumakla yükümlüdür.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile TBMM’yi bugün yaşadığı ağır vesayetten kurtaracağız. Kurtuluşu ve kuruluşu gerçekleştiren Gazi Meclis’i hak ettiği saygın ve güçlü konumuna mutlaka getireceğiz. Yargıyı vesayetten kurtaracağız, yargının üzerindeki siyasi tahakküme son vereceğiz. Yargının kurucu unsuru olan savunmayı ve baroları ilk kez anayasal güvenceye kavuşturacağız. Yerelde demokrasiyi tesis edeceğiz. Seçilmiş yerel yöneticilerin yargı kararı olmadan görevlerinden uzaklaştırılmalarına son vereceğiz. Basını, sivil toplum örgütlerini, düzenleyici ve denetleyici kurumları vesayetten kurtaracağız. Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına adım atarken bu topraklara eşitliği, özgürlüğü ve adaleti hep birlikte getireceğiz.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, aş, iş ve ekmek demektir. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem yolsuzluğun, yoksulluğun ve israfın sona ermesi demektir. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem bağımsız ve tarafsız yargının, ifade ve basın özgürlüğünün, can ve mal güvenliğinin önündeki tüm engellerin kaldırılması demektir. Kimsenin ötekileştirilmediği, başta gençler olmak üzere bu ülkeye dair sözü olan herkesin özgürce konuşabildiği, eleştirebildiği, yaşayabildiği bir dönemin başlangıcı demektir. İşte bu nedenlerle ülkemizin ciddi bir anayasa değişikliği ve gerçek bir reforma ihtiyacı vardır. Demokratik bir anayasanın omuzlarında yükselecek olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Türkiye’nin temel sorunlarına çözümün reçetesi olacaktır.

Bizler inanıyoruz ki önümüzdeki ilk seçimde otoriter bir sistemden yana olanlar değil, demokrasiden yana olanlar kazanacak. Altılı Masa’nın ortak cumhurbaşkanı adayı Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı olacaktır. Bizler yeni bir yönetim anlayışı, yeni bir siyaset kültürü ile, liyakatli kadrolarla, istişare ile yarının Türkiye’sini hep birlikte inşa edeceğiz. Demokratik hukuk devleti için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi temel alan anayasa değişikliği önerimiz önümüzdeki dönemde ülkemize ve milletimize hayırlı olsun. Bu yeni bir başlangıç ve yeni bir inşadır.”

Sunumda ikinci olarak söz alan Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, şöyle konuştu:

“Yarının Türkiye’sinde demokrasimizin kalbi olan TBMM’yi güçlendirmek, temsil yeteneğini artırmak, kanun yapma ve yürütmeyi denetleme işlevlerini en etkili şekilde gerçekleştirmesini sağlamak amacıyla Anayasa’da önemli değişiklikler hazırladık. Yasama bölümünde hazırladığımız değişiklik önerisini beş başlıkta toplayabiliriz.

İlk olarak, TBMM’ye giden yolları demokratikleştireceğiz. Meclis’in temsil gücünü artırabilmek amacıyla seçim barajını yüzde 3’e düşüreceğiz. Siyasi partiler hakkındaki yaptırım hükümlerini Avrupa Konsey standartları ışığında gözden geçirerek, değiştirerek demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasi parti hürriyetini güçlendireceğiz. Altı milyonu aşan diasporamızın doğrudan Meclis’te temsil edilmesini sağlayacağız. Anayasa’nın 76. maddesinde yaptığımız değişiklikle affa uğramış olsalar bile cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve özellikle kadına yönelik kasten yaralama ve bundan ötesinde de edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından hüküm giymiş olanların milletvekili seçilmelerini engelleyeceğiz.

İkinci olarak, yasama bağışıklığını güçlendireceğiz. Dokunulmazlıkların kaldırılması için üye tam sayısının salt çoğunluğunu gerekli kılacağız. Yasama dokunulmazlığının istisnaları bakımından belirsizliğe ve birçok hak ihlaline yol açan keyfi uygulamaların önüne geçeceğiz. Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme nedeniyle düşmesini, bireysel başvuru yoluna gidilmesi halinde Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki kararına kadar bekletileceği hükmünü açıkça Anayasa’da düzenleyeceğiz.

Üçüncü olarak, kanun yapım süreçlerini demokratikleştireceğiz. Bu başlıkta birçok düzenlemeyi, üzerinde çalıştığımız Meclis İç Tüzüğü’nde işleyeceğiz. Anayasa’da ise milletlerarası anlaşmadan geri çekilmenin Meclis’in asli yetkisi olduğunu güvence altına alacağız. Böylece, cumhurbaşkanı, milletlerarası bir sözleşmeden gece yarısı tek başına çıkma kararı veremeyecek. Bakanlar Kurulu’nun kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini, yetki kanununa dayanması ve temel hak ve hürriyetlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği şartıyla kabul edeceğiz. Bakanlıkların kamu idareleri ve kamu tüzel kişilerinin kanun hükmünde kararnameyle kurulması ve kaldırılması uygulamasına son vereceğiz. Cumhurbaşkanının kanunları veto etme yetkisine son verecek, bu yetkiyi geri gönderme yetkisiyle sınırlayacağız. Geri gönderilen kanunlar, Meclis tarafından basit çoğunlukla aynen kabul edilebilecek.

Dördüncü olarak, Meclis’in denetim yetkisini güçlendireceğiz. Şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim için hükümete hesap sorulabilmesini sağlayacak araçları artırıp hepsini etkili kılacağız. Hükümet, başbakan ve bakanlar hakkında gensoru verme yetkisini tesis edeceğiz. Bu yenilikle bakanlıklar aleyhinde verilen güvensizlik önergelerine, yeni başbakanın isminin eklenmesini zorunlu kılacağız. Böylece Meclis, istikrarın gereği olarak, ancak yeni hükümeti kurmakta birleşebilirse mevcut hükümeti düşürebilecektir. Dolayısıyla herhangi bir istikrarsızlığa da yol vermeyeceğiz. Başbakan ve bakanların görevleriyle ilgili suçlarından dolayı hesap vermeleri amacıyla Meclis soruşturmasını kapsamlı bir şekilde düzenleyeceğiz. Başbakan ve bakanlar hakkında görevine ilişkin suç işlediği iddiasıyla soruşturma önergesi verilebilmesi için gerekli çoğunluğu indirerek denetimi kolaylaştıracağız. Bir yasama yılında en az 20 gün, gündemi muhalefet tarafından belirlenen genel görüşme açılabilmesini açıkça düzenleyeceğiz. TBMM’nin denetim araçlarından Meclis araştırmasını, ‘Herkesin Meclis araştırma komisyonunun davetine uymak zorunda olduğu’ ifadesiyle etkili bir hale getireceğiz.

Beşinci olarak, parlamentoların tarihsel bir kazanımı olan bütçe hakkının devredilmezliği ilkesini tesis edeceğiz. Vatandaşlarımızdan toplanan vergilerin nasıl harcandığının etkili bir şekilde denetlenebilmesi için Meclis’in bütçe hakkını, Meclis’in devredilemez bir yetkisi ve denetim aracı olarak düzenleyeceğiz. Meclis bünyesinde Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Komisyonunun başkanının ana muhalefet partisinden olmasını Anayasa’da açıkça düzenleyeceğiz.

Bugün Türkiye, anayasal düzen dışında otoriter bir anlayışla yönetilmektedir. Altılı Masa olarak bizlerin en büyük sorumluluğu, yarınlarımızın demokratik, çoğulcu, adil ve özgür Türkiye’sini hep birlikte inşa ederken sadece bu kötü sistemi değil, bu kötü sistemle birlikte baskıcı, tek tipçi, otoriter zihniyete de son vermektir.

Hedefimiz, sadece anayasalı bir devleti değil, anayasal devleti tesis etmektir. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le birlikte, tüm farklılıklarımızla, vatandaşlarımızın hiçbir ayrımcılığa ve hukuksuzluğa maruz kalmadığı, herkesin kendini birinci sınıf bir yurttaş olarak hissettiği özgürlükçü, demokratik Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz.”

Sunumda üçüncü olarak söz alan Demokrat Parti Genel Sekreteri Serhan Yücel, şöyle konuştu:

“Mevcut anayasanın en problemli, tüm sistemi enfekte eden kısmı, tek adam rejimi üzerine kurgulanan yürütmedir. Mevcut sistemde, yürütmenin konforu için yasama ve yargı işlevsiz bırakılmıştır. Anayasanın tek derdi, tek kişiye dikensiz gül bahçesi hazırlamak olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde cumhurbaşkanı tek patron, yürütmenin diğer aktörleri bakanlar ve kurumlar patronun çalışanları, yasama ve yargı bağlı iştirakler haline getirilmiştir.

Bu ucube sistemde bakanlıklar ve kamu kurumları; görev, yetki ve sorumluluklarını ifa ederken anayasa ve kanunlara bakmak yerine tek bir kişinin iki dudağının arasına bakmak zorundadır. Mesela bu sistemde, Balıklı Rum Hastanesi’nde çıkan yangına cumhurbaşkanının talimatıyla müdahale edildiğini bizzat Cumhurbaşkanı’nın sözcüsü açıklar. Mesela depremde kurtarma çalışmalarının başlaması, orman yangınına müdahale için de cumhurbaşkanının talimatı gerekir. Mesela okul, hastane, köprü, ağaçlandırma, ihtiyaç olduğu için değil, talimat geldiği için yapılır. Çiftçinin destekleme primi, esnafa kredi, o talimat gelmeden ödenmez, verilmez. Milletimizin görüşüne arz ettiğimiz Anayasa Değişikliği Önerisi’nin hayata geçmesiyle birlikte, yürütmenin her kademesinden dört senedir her gün duyduğumuz ‘Cumhurbaşkanı’mızın talimatıyla’ klişesini artık duymayacağız. Çünkü yürütmenin tüm unsurları, görevlerini yerine getirirken, sorumluluklarını ifa ederken talimatı Anayasa’dan ve yasalardan alacak.

Hazırladığımız Anayasa Değişikliği Önerisi ile şeffaf, denetlenebilir, hesap veren bir yürütmeyi ve yönetimde istikrar ile bütünlüğü yeniden inşa etmeye gayret ettik. Bu çerçevede, cumhurbaşkanlarının bir dönem ve 7 yıl için seçilebilmesini öneriyoruz. Seçilen cumhurbaşkanının varsa partisi ile ilişiğinin kesilmesini teklif ediyoruz. Cumhurbaşkanının kanunları veto yetkisini kaldırıyor, kendilerine sadece bir defaya mahsus geri gönderme hakkı tanıyan bir düzenleme yapıyoruz. Meclis denetimine tabi olmayan, siyasi sorumluluk taşımayan ve hiçbir şekilde hesap vermeyen; usulsüzlük, yolsuzluk ya da beceriksizlik gibi sebepler ile sorumluluklarını ‘affını istemekle’ yerine getiren, usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları karşısında Yüce Divan’da yargılanma hakkı olmayıp Külliye’den uzaklaştırma cezası ile sorumluluktan kurtulan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi yerine, Meclis’e karşı siyasi sorumluluğu ve Yüce Divan’da aklanma hakkı olan Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu’nu, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerimiz ile yeniden kuruyoruz."

Başbakan ve bakanların bireysel ve kolektif olarak Meclis’e karşı sorumlu olacağının altını çizen Yücel, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bununla bağlantılı olarak, Anayasa’nın 8. maddesinde yürütmeyi sadece bir görev olarak düzenliyoruz. Önerdiğimiz anayasal düzende cumhurbaşkanı, en çok milletvekiline sahip olan partiye hükümeti kurma görevi verecek, Bakanlar, başbakan tarafından, TBMM üyeleri arasından veya ihtiyaç halinde milletvekilli seçilme yeterliğine sahip olan Türk vatandaşları arasından seçilecek. Başbakan ve bakanlar, bireysel ve kolektif olarak Meclis’e karşı sorumlu olacak. Bakanlar veya hükümet hakkında gensoru verilebilecek. Başbakan ve bakanlar hakkındaki iddialar ile ilgili Meclis soruşturması açılabilecek, Meclis’in sevk kararı vermesi halinde ilgililer Yüce Divan’da yargılanabilecek. Hükümetin kuruluşu basit çoğunluk, düşürülmesi ise salt çoğunluk ile gerçekleşecek ve hükümet krizlerini önlemek için yapıcı güvensizlik oyu aranacak. Yani yeni hükümet üzerinde uzlaşma sağlanmadan mevcut hükümet düşürülemeyecek. Mevcut hükümet düştüğü anda yeni başbakan görevine başlamış olacak.”

Yürütme başlığı altında Olağanüstü Hal yönetimi konusunun da ele alındığını belirten Yücel, değişiklik önerilerini şöyle aktardı:

“Değişiklik önerimize göre; cumhurbaşkanının ya da bakanlar kurulunun tek başına OHAL ilan etme yetkisi yoktur. Olağanüstü Hal ilan etme yetkisi, cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna aittir. Olağanüstü Hal rejiminin istisnai niteliğinin bir gereği olarak, OHAL için öngörülen süreler kısaltılmıştır. Olağanüstü Hal rejiminin keyfi bir yönetime dönüşmesine engel olmak amacıyla Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisine son verilmiştir.”

Sunumda dördüncü olarak söz alan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serap Yazıcı, şunları söyledi:

Bugün sizlere açıklamakta olduğumuz anayasa değişikliği önerimiz, 28 Şubat 2022’de Genel Başkanlarımız tarafından imzalanarak kamuoyuna açıklanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ni esas almıştır. Bu metin, özünde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yürürlükten kaldırılmasını ve yerine Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçmeyi vaat etmektedir. Ne var ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devletin bütün organ ve kurumlarını önemli ölçüde zaafa uğramış, belki en büyük hasar yargı organı bakımından ortaya çıkmıştır.

Bu nedenle Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni, hükümet sistemi değişikliğinin yanında gerçek bir hukuk devletini inşa edebilmek için yargının bağımsızlığını sağlayacak önemli yenilikleri vaat etmiştir. Hazırladığımız öneride bir yandan yargı mensuplarının bireysel bağımsızlıklarını diğer yandan yargı kuruluşlarının kurumsal bağımsızlıklarını garanti edecek bazı yeniliklere yer verdik.

Yargı mensuplarının bireysel bağımsızlıklarını güçlendirmek amacıyla anayasamızın 139’uncu maddesine hâkimler ve savcılar için coğrafi teminat unsurunu ekledik. Öte yandan hakimler için Hakimler Kurulu, savcılar için Savcılar Kurulu’nun oluşacağı bir yapıya yer verdik. Hâkimler Kurulu, hâkimlerin özlük hakları konusunda, Savcılar Kurulu ise savcıların özlük hakları konusunda karar verecektir. Bu iki organın üye kompozisyonu ve üyelerinin seçiminde izlenen yöntem, çoğulcu bir yapıyı yaratmayı amaçlamıştır. Öte yandan her iki kurulun da bazı üyelerini seçme yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne tanınmış, böylece bu kurulların demokratik meşruiyet esasına dayanması sağlanmıştır. Ek olarak her iki kurulun kararları yargı denetimine açılmıştır.

Hazırladığımız öneri, anayasa tarihimizde ilk defa savunma makamını anayasal bir statüye kavuşturmuştur. Bu çok önemli bir yeniliktir. Böylece yargılama sürecinde savcılık makamıyla savunma makamı eşit statüye kavuşturulacağından hukuk devleti ilkesinin en önemli unsuru olan adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Ve bu hakkın savunma hakkı boyutu, silahların eşitliği boyutu garanti edilmiştir. Türkiye Barolar Birliği’nin özerkliği sağlanarak avukatlık mesleğine hak ettiği itibar kazandırılmıştır.

Hazırladığımız öneri Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşunu, yapısını, üyelerinin kompozisyonu, seçimlerinde izlenen yöntemi çalışma usullerini ve yetkilerini yeniden düzenlemiştir. Bugün 15 üyeden oluşan Anayasa Mahkemesi’nin ağır iş yükü dikkate alınarak 22 üyeden oluşması sağlanmıştır. Halen Anayasa Mahkemesi iki daire ve bir genel kurul halinde çalışmaktadır. Bu yapı ağır iş yükünü karşılayamamaktadır. Bu sebeple önerimizi Anayasa Mahkemesi’nin dört daire ve bir genel kuruldan oluşmasını sağlamaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerine yenileri eklenerek anayasanın üstünlüğü ve hukukun üstünlüğünün garanti edilmesi sağlanmıştır. Bu bağlamada temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası anlaşmaların kanunların anayasaya uygunluk denetiminde ölçü norm olması sağlanmıştır. Bu sayede 2004’te Anayasamızın 90’ıncı maddesine eklenen değişiklik, yaptırıma kavuşacaktır. Öte yandan bu değişiklik ülkemizdeki insan haklarının alanını genişletecek ve daha önemlisi Türkiye’nin uluslararası itibarını güçlendirecektir.

Bireysel başvuruların alanı, sosyal hakları kapsayacak biçimde genişletilmiştir. Bireysel başvuruların konusunu oluşturan hak ihlâlleri, eğer Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tâbi bir normun hukuka aykırılık sorunundan kaynaklanıyorsa Anayasa Mahkemesi bireysel başvurunun yanından o hukuka aykırılık sorununa da inceleyerek sonuca bağlayabilecektir.

Nihayet devlet organları arasındaki yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki yetki uyuşmazlıklarını karara bağlama yetkisi de gene Anayasa Mahkemesi’ne tanınmıştır. Anayasamızın yasama bölümünde düzenlenen Yüksek Seçim Kurulu adıyla ve yerine getirdiği fonksiyonla uyumlu olarak yüksek yargı kuruluşlarını düzenleyen maddeler arasına alınmıştır. Yüksek Seçim Kurulu önerimiz çerçevesinde iki daire ve bir genel kuruldan oluşacaktır. Böylece kurulun aldığı kararlar, itiraz denetimine konu olabilecektir. Ama çok daha önemlisi, Yüksek Seçim Kurulu’nun seçme, seçilme ve siyasi faaliyetlerle ilgili kararları bireysel başvurulara konu olabilecek Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenebilecektir. Böylece seçim sürecinin hukuk devleti ilkesine uygunluğu garanti edilecektir.

Sayıştay, yüksek yargı kuruluşları arasına alınmıştır. Böylece demokrasinin olmazsa olmazı olan yönetimde şeffaflık ve hesap verirlik garanti edilmiştir. Hazırladığımız öneri yürürlüğe girdiği takdirde bugün Anayasamızın 2’nci maddesinde yer alan ve değiştirilmesi yasaklanan insan haklarına saygılı, demokratik, lâik, sosyal hukuk devleti kavramları, anayasal düzenimizin temel belirleyicisi haline gelecektir. Bu sayede bütün yurttaşlarımız geleceğe güvenle bakabilecekleri huzurlu bir ortama kavuşacaktır.”

Sunumda beşinci olarak söz alan İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, yeni anayasa önerisine ilişkin şu açıklamaları yaptı:

Güçlü, kalkınmış ve demokratik Türkiye’nin inşası için hazırladığımız anayasa değişikliği çalışmamızda, temel hak ve hürriyetlerin güvenceye kavuşturulması ve hürriyetler üzerindeki baskılara son vermek için önerilerimizi hazırladık. Temel hak ve hürriyetler açısından değişiklik önerimizin ruhunu yansıtan ilk düzenleme başlığa ilişkindir. Anayasanın ikinci kısmının başlığını ‘Temel Hak ve Hürriyetler’ olarak değiştirerek otoriter anayasacılık anlayışına karşı demokratik ve özgürlükçü anayasa inşası inanç ve kararlılığımızı vurguluyoruz.

İnsan onurunun dokunulmazlığını ve devletin buna saygı gösterme ve bunu koruma yükümlülüğü ile temel hak ve hürriyetlerin bütünlüğünü ve yasama, yürütme ve yargıyı bağlayıcı olduğunu Anayasanın 12’nci maddesine ekliyoruz. Devlete insan hakları ihlallerini önleme ve herkesin haklardan yararlanmasını sağlama yükümlüğünü getiriyoruz. İnsan haklarına dayanan devlet düşüncesini daha belirgin kılmak için temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması olan 13’üncü maddenin kenar başlığını 'temel hak ve hürriyetlerin üstünlüğü' olarak değiştiriyor; madde metnine 'hürriyetin esas sınırlamanın istisna' olduğunu belirten düzenlemeyi ekliyoruz.

Düşünce, kanaat ve ifade hürriyetini tek bir maddede düzenliyoruz. Hiç kimsenin düşüncelerinden ötürü ayrımcılığa tabi tutulamayacağını anayasal ilke olarak belirliyoruz. Bu değişiklik sonucunda ifade hürriyeti, çoğulcu bir demokrasinin gerektirdiği ölçüde genişlemiş olacaktır. Kamuoyunun özgürce oluşmasını ve medyada çoğulculuğun sağlanmasını devlete bir ödev olarak yükleyerek basın hürriyeti üzerindeki keyfi uygulamalara son veriyoruz. Toplumun haber alma hakkını koruma ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını sağlama amacıyla kişiler ve siyasi partilerin kamu tüzel kişilerinin elindeki kitle haberleşme ve yayım araçlarından hakkaniyet ve adalet ilkesine uygun olarak yararlanma hakkına sahip olduğunu anayasal ilke olarak düzenliyoruz.

Sosyal ve ekonomik haklar ve hürriyetlerde önerdiğimiz değişikliklerle müreffeh bir ülke hedefimizin anayasal alt yapısını oluşturuyoruz. Anayasanın 62’nci maddesinin başlığını 'yurtdışında yaşayan Türkler' olarak değiştirerek devletin onların hak ve menfaatlerini koruma, dil ve kültürlerini muhafaza etme ve anavatanla bağlarını geliştirme çalışmaları yapma görevini vurguluyor, Devlete tarihi ve kültürel bağlara sahip olduğumuz ülkeler ve topluluklarla ilişkileri gerçekleştirme yükümlülüğü getiriyoruz.

Sosyal ve ekonomik haklar kısmına yeni haklar ekliyoruz. Herkesin sağlık hakkına sahip olduğunu ve hiç kimsenin temel sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılamayacağını hükme bağlıyoruz. Çevre hakkı ile çevreyi korumanın, çevre kalitesini yükseltmenin, gıdaların doğallığını sağlamanın devletin bir görevi olduğunu belirtiyoruz. Hayvan hakları da bu değişiklik önerimizde yer alıyor. Devletin doğal hayatı ve hayvanları korumak ile hayvanlara yönelik eziyet ve kötü muamele yapılmaması için gereken tedbirleri alma görevi olduğunu belirtiyoruz.

Milletvekili genel seçimlerinde geçerli oyların yüzde birini alan partilere devletin mali yardımda bulunacağı ve bu yardımın dörtte birinin partiler arasında eşit olarak dağıtılacağı, geri kalan tutarın ise partilerin elde ettikleri oy oranına göre paylaştırılacağı düzenlemesini getiriyoruz. Demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olan siyasi partiler hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kapatma davası açabilmesini TBMM’nin iznine bağlıyoruz. Kapatma kararının ancak odak olma halinde verilebileceği daha yalın olarak düzenlenip odak olma tanımına 'yoğun, sürekli ve demokratik düzene ciddi tehlike oluşturacak' bir şekilde kavramları ile fıkranın son cümlesine yasama sorumsuzluğu kapsamında kullanılan oy, söz ve düşünce açıklamaları odak olmanın tespitinde gözetilemez hükmü ekliyoruz.

Kamu Denetçiliği'ni düzenleyen Anayasanın 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle kuruma, idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka ve hakkaniyete uygunluğunu re’sen veya şikayet üzerine inceleme ve denetleme yetkisi tanıyoruz. Toplumun geniş kesimlerinin, tarafsızlığına, hakkaniyetine güven duyduğu bir kişinin kamu başdenetçiliği makamına seçilmesi sağlama gayesiyle Kamu Başdenetçisi'nin seçimi usulünü değiştirerek parlamentoya hakim olan siyasi çoğunluğun seçimi tek başına gerçekleştirmesini engelliyoruz. Anayasa değişikliğine dair önerimizin demokratik, özgür ve güçlü Türkiye’nin kuruluşuna vesile olmasını diliyorum."

Sunumda altıncı ve son olarak söz alan Saadet Partisi Seçim İşleri Başkanı Bülent Kaya şöyle konuştu:

"Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metnimizde yer verdiğimiz diğer başlıklar Kamu Yönetimi ve Siyasi Etik Başlıkları idi. Bu başlıklardaki mutabakatımızın yasa değişikliği gerektiren kısımlarını bilahare sizlerle paylaşacağız. Bu toplantımızda Anayasa değişikliği gerektiren mutabakatları sizlerle paylaşmış olacağız.

Mutabakat metnindeki hedeflerimizden bir tanesi yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarını artırılması, yerel yönetimlerde demokratik katılım, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin hâkim kılınması, merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki idari denetiminin sınırlarının açıkça belirlenerek yerindelik denetimi anlamına gelen vesayet uygulamalarına son verilmesi idi. Bunu teminen Anayasa’nın 127. maddesinde bir değişiklik teklifi öngördük. Bu değişiklik teklifimizde görevi ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma mahalli idare organlarını veya bu organın üyelerinin İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırma uygulamasına son veriyoruz. Bu durumdaki geçici olarak görevden uzaklaştırmaya ilişkin tedbir kararlarının kamu yararı bulunması şartıyla İçişleri Bakanı’nın talebi üzerine Danıştay tarafından bir ay süre ile verilebileceğini, bu kararın ayda bir Danıştay tarafından gözden geçirilmesini ve nihai olarak bu kararın 6 ayı geçmemesini öngörüyoruz.

Merkezi idarenin mahalli idareler üzerindeki idari vesayet yetkisinin amacını Anayasada sınırlı olarak sayarak mahalli idarelerin yetkisini artırıyoruz. Mutabık kaldığımız bir diğer nokta akademik özgürlük ve üniversitelerle ilgili düzenlemelerdir. Yükseköğretimde özgür ve çoğulcu bir sistem oluşturarak üniversitelerin bilimsel özerkliklerinin yanında, idari ve mali özerkliklerini de anayasal güvence altına almak, Yükseköğretim Kurulu’nu kaldırarak yerine yetkileri koordinasyon görevi ile sınırlandırılmış, üyelerinin ise demokratik meşruiyet esasına dayanılarak seçildiği üniversiteler arası bir kurul tesis etmek amacı ile Anayasanın 130 ve 131. maddelerinde değişiklik öngördük.

Mutabakat metnimizde kamu yönetimi başlığı altında mutabık kaldığımız bir diğer nokta da Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlardı. Bu kurumlardan bir tanesi ve bugün maalesef en tartışmalı hale gelen kurumların başında gelenlerden bir tanesi de Radyo ve Televizyon Üst Kuruludur. Anayasanın 133. maddesindeki değişiklik teklifimiz ile bu kurulun çoğulculuk, özerklik ve tarafsızlık ilkelerine bağlı olarak çalışmasını temin etmeyi amaçladık.

Bizler, Yarının Türkiye’si için hazırlamış olduğumuz Anayasal Değişiklik önerimizi sizlerle paylaşmış bulunuyoruz. Bu tanıtım toplantımız ile birlikte Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimizi tanıtmak, kamuoyunu bilgilendirmek ve istişare ve müzakere kültürü ile toplumun tüm kesimlerinin önerileri almak üzere bir kısım çalışmaları yapmaya karar verdik. Bu kapsamda başta medya organları, barolar, sivil toplum kuruluşları ile meslek örgütleri, iş dünyası, sendikalar, kadın ve gençlik örgütlerini ziyaret ederek bu çalışmalarımızı kendileri ile paylaşıp destek isteyeceğiz. Aynı zamanda 81 ilde 6 siyasi parti olarak birlikte yapacağımız planlama ile de sivil toplum buluşmalarla bu önerilerimizi aziz milletimiz ile paylaşacağız.

Anayasanın önemsizleştirilmeye, hukuk devleti ilkesinin unutturulmaya, devletin bir parti devleti haline dönüştürülmeye, kurum kültürü ve kurallar sisteminin yok sayılmaya çalışıldığı bu dönemi aziz milletimiz ile birlikte mücadele ederek aşacağımıza ve Cumhuriyetin birinci yüzyılındaki kazanımlarımızı muhafaza ederek daha ileriye götürüp sorunlarımızı demokrasi kültürü içinde çözerek Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmaya kararlıyız."